5 Şubat 2008 Salı

Yeniyetmelerin Telefon Masraflarıyla Nasıl Başa Çıkılır?

Blogu takip edenler benim çocuğum olmadığını bilirler. Bu yüzden başlık biraz şaşırtıcı olabilir. Geçenlerde çocukları olan birkaç arkadaşımla sohbet ederken, konu çocukların cep telefonu masraflarından açıldı. Benim aklım, faturasını kendisi ödeyecek parayı kazanamayan kişilerin cep telefonu sahibi olmasını almıyor ama, şimdiki ebeveynler farklı düşünüyor olmalılar.

Yıllar önce henüz cep telefonları yeniyetmelerin ceplerine girmemişken, bizim de ev telefonu faturamızın kabarmasıyla ilgili ufak bir sorunumuz olmuştu. Kardeşim telefonu bir sohbet aracı olarak, fütursuzca kullanmaya başlamıştı. Bir gece telefondaki bir arkadaşına “Öffff ya sıkıldım, birşey söyle de konuşalım” derken yakaladım. Anlaşılan uzun uzun konuşup, konuları bitirince, bir de uzun uzun sessizlik halinde telefonu açık tutuyorlardı. Ertesi gün annemle konuştuk ve konuyu çözmeye karar verdik. Kardeşime dedik ki, “Bak X lira senin harçlığın. Y lira da bizim telefon faturasına vermeye razı olduğumuz tutar. Biz bundan sonra sana X+Y Lira vereceğiz, telefon faturasına da karışmayacağız. İster üstünü, harçlığından tamamlarsın, ister konuşmaları kısa keser aradaki farkı cebe atarsın ama telefon umurumuzda değil, ödeyemezsen ve kesilirse, kesik kalır.” Bu yöntem acayip işe yaradı. Bizimki telefon konuşmalarını kısa kesmekle kalmadı, bizim konuşmalarımıza da müdahale etmeye ve “Ben ödüyorum telefon parasını, kısa kesin!” demeye başladı:) Buradaki anahtar nokta ne olursa olsun, parasını bitirirse, bir dahaki harçlığa kadar bizden para alamayacağını bilmesiydi.

Çocuklar parayı yönetmeyi ne kadar erken öğrenirlerse o kadar iyi. Böylece paranın esiri olmaz, efendisi olurlar.

4 Şubat 2008 Pazartesi

Blog Adab-ı Muaşeret Kuralları ve Apolitik Nesil

Blogumda henüz reklamlara yer vermiyorum. Reklamların içeriğini nasıl kontrol edeceğimi bilmiyorum. Ayrıca buradan gelir elde edebileceğimi de sanmıyorum. Öyle çok bilinen ve okunan birşey değil benim bu gevezeliklerim.

Reklam olmasın diye de genellikle herhangibir ürün ya da organizasyonun ismini de anmıyorum. Tek kanallı devlet TV'si ile büyüyen bir memur çocuğu olarak her nedense "aman reklam yapmış olmayalım" sesi kulaklarımda çınlıyor.

Hakikaten blog dünyasının adab-ı muaşeret kuralları nedir? Bankam iyi faiz veriyorsa, banka adı vererek bunu zikretmemde sakınca var mı? Ya da MSG içermeyen bir hazır çorba bulduysam, bunu paylaşmam uygun mudur? Deneyip de beğendiğim ya da beğenmediğim bir üründen bahsetmem doğru mu, yanlış mı? Ya da kitaplardan söz etmek?

Birileri kalkıp beni herhangibir ürün ya da marka hakkındaki fikrimden ötürü mahkemeye verir mi? Aklımı yiyeceğim yahu! Bizimkisi hakikaten yitik bir nesil galiba. 1980 öncesi "Aman kızım, evde okunan kitaplardan ya da annenle sohbetlerimizden dışarıda söz etme", "Ev dışında politika konuşulmaz", "Sağcı mısınız, solcu musunuz diye soran olursa, ben bilmem öyle şeyleri de geç" diyen rahmetli babamın sesi hala kulaklarımda.

Fakat her nasılsa dönemin politikacılarından biriyle inceden dalga geçen bir plak var bizde. Rahmetli Öztürk Serengil'in bir 33'lüğü. Çocukken dinlemeyi çok severdim. Yıllar sonra o plağın toplatıldığını öğrendim. Bizimkiler toplatılmadan almışlar plağı da bu sayede dinleyip, gülebildik.

Hayat zor; vallahi zor!

3 Şubat 2008 Pazar

Kredi Kartları

Şu anda kullanmakta olduğum iki tane kredi kartım var. Bir tane de yedek kartım var. Geçenlerde kardeşim ile konuşurken fark ettim ki, devlet bankalarından birinin senelik kart ücreti sadece 10 YTLmiş. Bu durumda yedek tuttuğum karttan kurtulmaya ve de bu devlet bankasının kartını almaya karar verdim. Geçmiş deneyimim nedeniyle ilgili bankanın Çağrı Merkezini arayıp, kartımı kaybettiğimi, iptal etmelerini ve yenisini de istemediğimi söyledim. Hemen kartı kapattılar.

Pekiyi 3 karta ihtiyacım var mı? Belki bir adet asıl ve bir adet de yedek kart yeterli ama kartlarımdan birinde biriken puanlar benim için çok önemli zira birkaç yılda bir Amerika'ya giderken uçak biletime hiç para vermiyorum. Üstelik bu kartı 1991'de aldım; yani bir nevi gönül bağım var:) Diğer kartımda biriken puanlarsa aynı bankanın sigorta şirketinden yaptırdığım Bireysel emeklilik birikimine ekleniyor. Kartlarımın limitlerinin çok yüksek olmasını istemiyorum. Bankalar limit artırımına gittiklerinde mutlaka arayıp, limiti eski haline çektiriyorum. Yurtdışına gittiğimde Murphy kuralları işler de her iki kartımı birden kaybedersem diye 3. bir kartı yedek tutuyorum. Eh, 10 YTL tutarında bir yıllık ücret de beni bozmaz.

Geçenlerde yabancı bloglara bakarken fark ettim ki, bazı Amerikalılar kartlarını kullanmak konusunda kendilerini tutamadıkları için, bütün kredi kartlarını bir kap dolusu suya koyup, buzlukta donduruyorlarmış. Böylece bir çılgınlık anında kartı kullanamadıklarından, kartların çözülmesini bekleyene kadar, alım kararlarını yeniden gözden geçirip, vazgeçebilecek zaman kazanıyorlarmış. Ne kadar tuhaf! Gerçek bir acil durum olursa ne olacak pekiyi? Üstelik kartları dondurmak çiplerini bozmuyor mudur?

Dün çok yakın iki arkadaşımla şehrin başka bir bölgesindeydik. Hem yaşadığımız hem de çalıştığımız yerler bu dediğim tarafa uzak olduğu için bu bölgeyi uzun zamandır görmemiştik. Çarpık şehirleşme bir kenara, adım başı rastladığımız alışveriş merkezleri bizi şaşırttı. Gerçekten bu kadar çok alışveriş merkezine ihtiyaç var mı? İnsanlar ne alıyorlar? Ben yılda dört ya da beş kez bir ihtiyaç nedeniyle giyim alışverişine çıkarım. Mutfak deseniz, gıda alışverişi hariç, yıllardır aynı mutfak gereçlerini kullanıyorum. Çarşaf, havlu kolay kolay eskimiyor hatta insana aynı şeyleri kullanmaktan bıkkınlık geliyor. Gerçekten alışveriş çılgınlığını aklım almıyor.

Öte yandan televizyondaki yarışmalara katılanlara kazanırlarsa bu parayla ne yapacakları sorulduğunda hemen hepsi kredi kartı borcunu kapatmaktan söz ediyor. Geçenlerde bir hanım TV'de 40,000 YTL tutarında kredi kartı borcu olduğunu ve bunu kapatacağını söylüyordu. 40,000 YTL borç nasıl birikir? Ne kadarı faizdir? İnsanlar tefecilerden sonra ödünç alabilecekleri en pahalı paranın kredi kartlarında olduğunu fark etmiyorlar mı? Acilen ilkokuldan itibaren kişisel finans konulu dersler konulmalı. İnsanlara paranın maliyeti, bütçe yapmak, para biriktirmek gibi konularda eğitim verilmeli. Yoksa çok büyük bir kitle bu sefer suç işlemeye başlayacak.