3 Nisan 2008 Perşembe

Kadınlar ve Ayakkabılar

Bugün bir gayret ayakkabı dolabımı indirdim aşağıya. Kışlıkları boyayıp, kutularına kaldırdım. Mevsimlik ve yazlıkları da aşağı katlara indirdim. Bu arada 4 çift ayakkabı da ıskartaya çıktı. Ayakkabıları kutularında tutarım. Böylece dolapta keşmekeş olmuyor. En sinirlendiğim şey kutusuz ayakkabıların üstüste konmasıdır. Bu operasyon sayesinde bu yaz ayakkabıya ihtiyacım olmadığını da tespit etmiş bulunuyorum. Yaz için 5 çift kahve ve bej tonlarında, 6 çift siyah, 3 çift de espadril tipi ayakkabım varmış. Genellikle sezon sonu indirimlerinden ayakkabı alırım. Bu sefer kış indirimine bakamadım bile ama doğrusu gerek de yoktu. Eskiden daha çok ayakkabı alırdım. Sex and the City'nin Carrie'si ya da Imelda Marcos kadar olmasa bile bir ara çok fazla ayakkabım vardı. 40-45 çift gibi. Tabii ki çok gereksiz. Kendi evime taşındığımdan beri ayakkabı dolabımın kapasitesi limitimi belirliyor ama bu bile fazla. Yine de çok zararlı değildir belki ha? Sonuçta yatırım gibi düşünebiliriz....mi? Nitekim iki sezondur ayakkabı almıyorum... Alırken de uygun fiyatla indirimden aldığıma göre...

Neyse, esas mesele kabus mevsimin geliyor olması. Yazdan pek hoşlanmam. Birincisi çok sıcak olduğu için, ikincisi de memleket kadınlarının bakımsız, çirkin ve hatta kirli ayaklarına ikişer numara küçük gelen saçma sapan terlikler giymesi nedeniyle. Beni öldürseniz açık burunlu bir ayakkabı ile göremezsiniz. İşe terlikle gidilmesine fena gıcık kaparım. Açık ayakkabı giyecekseniz lütfen, n'ooooolur ayaklarınıza özen gösterin. Bakımsız ayak kadar çirkin bir müsibet olamaz. Bunun için sürekli pedikür yaptırıp, para harcamanıza gerek de yok. Akşamları 10 dk. ılık suda tuttuğunuz ayaklarınıza kendiniz bakım yapabilir, yatarken de krem sürebilirsiniz. O kadar zor değil yani.

2 Nisan 2008 Çarşamba

Evim güzel evim!

Son birkaç haftadır Ankaradaydım. Arada bir iş görüşmesi için gelip, hemen geri döndüm. Hem annemin birikmiş pek çok işi olduğu için, hem de eski evi satıldığı için uğraşacak pek çok şey vardı. Bayağı yoruldum doğrusu ve de evim burnumda tütmeye başladı.

Nihayet dün döndüm. Gerçekten gayet dinlendirici bir uyku uydum, yatağımı özlemişim. Hatta banyomu ve mutfağımı da özlemişim. Sadece istediğim programları izlemeyi de özlemişim. Bu konuda annemle zevklerimiz katiyen uyuşmuyor da:)

Fakat evde yapacak çok iş var. Tek tek tüm dolapların elden geçirilmesi gerek. Verecek pek çok giysi olduğundan eminim. mevsim değişimlerinde giysi kaldırmak adetim yok sadece dolapların içindekilerin yerlerini değiştiriyorum. Yeteri kadar dolabım var ama pek tıklım tıkışlar. Gereksiz alışveriş etmediğim halde bir müddet sonra eşyalar nasıl oluyorsa artıveriyorlar.

Mutfak da almış başını gidiyor. Buradaki dolapların da elden geçmeye ve yiyecek depolarının tüketilmeye ihtiyaçları var. Özellikle kuru malzemeleri ve baharatları gözden geçirmek lazım. Ben derin dondurucuyu da iyi kullanırım, bazen o da dolup taşıyor. Mutfak alışverişine çıkmadan evvel, evdekileri tüketmeye karar verdim. Mesela akşama buzluktan bir balık çıkarttım. Daha iki tane balık var. Onları da tüketip, önümüzdeki aylarda balık azaldığında tüketmek üzere birkaç kilo taze balık almalıyım. Ayrıca buzlukta pişmiş yemekler ve dondurulmuş pizza hamurları var. Tam undan yapılmış tek porsiyonluk hamurlar. Bunları sağlıklı pizza ya da pide yapmak için kullanabileceğim gibi, ekmek yapmak için de kullanabilirim. Ekmek makinem yok ama evde ekmek yapmaktan hoşlanıyorum. Biraz uğraştırıyor ama yemek pişirmek benim için iş değil, hobi kategorisindedir.

Bu kadar çok işi halledebilmek için, planlı olmak gerek. Bugün bir yandan çamaşır yıkayıp, diğer yandan da mutfağı elden geçirmeyi planladım. Daha sonra da yarınki iş görüşmesi için giyeceklerimi hazırlayacağım. Fazla yorulmaya niyetim yok. Henüz tam dinlenemedim bile...