23 Ağustos 2008 Cumartesi

Kadınlar, çantalar.......ve tembeller!

Bugun dikkatimi ceken birsey oldu. Isyerimden birkac hanim arkadas oglen yemege disari ciktik. Fark ettim ki hanimlarin cogu neredeyse hemen her gun kullandiklari cantayi degistiriyorlar. Bense bir tane canta belledim mi neredeyse 2-3 ay surekli onu kullaniyorum. Sonra canta artik icindeki ivir zivirin agirligindan tasinmaz hale gelince mecburen bosaltip temel bir temizlige girisiyorum ve o arada cantayi degistiriyorum. Ayakkabi-canta uyumlu olmali filan gibi bir derdim asla yok. Demek ki benim icin canta luzumlu/luzumsuz ivir ziviri tasimak icin bir arac ama cogu kadin icin kiyafetlerini tamamlayan bir aksesuar. 10-12 adet cantam var ve hatta bir kismini verip, dolapta yer acmak istiyorum.

Sonra biraz daha dusununce eskiden benim de rahatliktan cok gorunumune bakarak aldigim ayakkabilarim oldugunu, hafif de olsa biraz makyaj yaptigimi ve cantami daha sik degistirdigimi hatirladim. Saniyorum biraz yasla ve kendini begendirme arzusuyla da ilgili bu durum. Benim artik begenilmek gibi bir derdim yok. Makyaj denen illetin temizlenmesi cok zaman aliyor. Mecbur kalmadikca yapmiyorum. Bunun olumlu bir etkisi de var, asla yasimi gostermiyorum. Muhtemelen her gun yuzume kimyasallar falan surmedigim icin cildim temiz ve sorunsuz kaliyor. Gunesle aram yok o nedenle kirisiklik da neredeyse hic yok. Oysa yasim 40'i gecti. Tabii kilolar da kirisikliklari onluyor, cildi geriyor:)

Sonra da biraz daha dusununce, begenilme derdinin olmamasi bir faktor fakat benim temel konum tembellik galiba. Kim ugrasacak her gun canta degistirip, ertesi gun ne giyecegini dusunmekle? Sirf bu yuzden yaz gardrobum da kis gardrobum da notr, birbirine uygun kiyafetlerden olusur. Gozum kapali bir pantolon bir de gomlek ceksem, %90 birbirlerine uyarlar. Mesela şahane bir pantolon terzim var. Hangi kumaşları sevdiğimi iyi bilir. (Erkek kumaşları daha dayanıklı ve çeşitli oluyor. Altınyıldız'ın yazlık hafif kumaşlarına bayılırım öteden beri). Terziliğin yanında kumaş da satar. Ne zaman ihtiyacım olsa açıp telefonu: Ahmet Bey bana bir koyu lacivert, bir siyah bir de açık gri pantolon desem, bir hafta içinde dikip, kargo ile Ankara'dan gönderir. Yukarıdaki renkler benim standart kış renklerimdir. Bunların üstüne de siyah, krem, beyaz, kırmızı ve mavi tonlarında gömlekler ve bluzlar giyerim daima. Tembel insanlar dogal olarak biraz daha yaratici ve az enerji tuketen tipler bence:) Annem bu tezden nefret ediyor.

20 Ağustos 2008 Çarşamba

Cimrilik-tutumluluk...

Eko-Mühendis sormuş: "T'pol hanımefendi insanlar daha çok zengin oldukça paylaşım duygusu azalıyor mu?Düşünceniz nedir?

İnsan uzun zaman biriktirdiklerini birikim arttıkça daha az harcıyor yani harcamamak,tasarruf etmek hastalığa dönüşüyor sonra da cimri deniliyor bu kişilere siz ne düşünüyorsunuz.." demiş.

Ölçüsüzlük tabii ki her konuda insanın karşısına çıkan bir şey. Eko-Mühendis'in bahsettiği tür insanlar var elbette tıpkı içki konusunda ölçüyü kaçıran alkolik olanlar ya da benim gibi yemekte ölçüyü kaçırıp kilolu olanlar gibi. Zenginliği arttıkça parasına aşık olan ve onu kimselerle paylaşmayan cimri kimseler var. Bir arkadaşım böyle birisiyle evli ve eğer kendisi iyi bir ücret kazanmasa ruh hastası olabilir. Ben bunun tutumlulukla ilgili olduğunu düşünmüyorum. Tutumlu kişiler neyin önemli olduğunu algılamış ve hedeflerini doğru seçmiş kişilerdir. Onların bütçelerinde mutlaka yardımlaşmaya da yer vardır. Zaten parayı ziyan etmezseniz, paylaşmaya imkan olur, öyle değil mi?

Yani bence tutumlu olmak paylaşımcı olmanın önüne geçen birşey değil. Hatta bilakis bir şekilde para paylaştıkça artan birşey. Sanki ulvi bir güç, siz başkalarına yardım ettikçe size yardım ediyor. Bunu en çok cebimde gerekenin dörtte biri kadar para varken ev almaya karar verdiğimde ve tüm borçlarımı 1 sene içinde kapattığımda hissetmiştim. Mesela o yıl Zorunlu Tasarruf nemaları taksit taksit ödeniyordu ve bu paralar bana hayli iyi gelmişti.

Dindar biri sayılmam. Bu blogda da dine ve politikaya dokunmamaya kararlıyım ama dinimizin birçok başka kuralını yerine getirmesem de zekat konusunu önemsiyorum. Mutlaka zekat veriyorum ve kurban kesmek yerine de bağişta bulunmaya özen gösteriyorum. Birikimler arttıkça 1/40 oranında verilmesi gereken zekat da artıyor tabii. Ben de bunu bir seferde yapmıyorum (ister inanın, ister inanmayın bunu e-mail atıp Diyanet'e sormuştum) ve yıl boyunca tıpkı diğer giderlerimi bütçelediğim gibi zekat ve kurbanı da bütçeliyorum. Böyle şeylerin söylenmesi doğru değil ama burada anonim bir kimliğim olduğu için söylemekte zarar yok: Bir grup arkadaş küçük bir kızın okumasını sağlıyoruz. Bunun dışında da TED, TEGV, LÖSEV ve Mehmetçik Vakıflarına bağışta bulunuyorum.

Yardımlaşmanın yanında bir de sevdiklerinizi mutlu etmek konusu var. Paranız çoğaldıkça daha cömert jestler yapma imkanınız olabiliyor. Mesela ben küçükken başta babaannem, anneannem ve dayılarım olmak üzere oldukça cömert büyüklerle çevriliydim. Verdikleri harçlıkların ve aldıkları hediyelerin beni ne kadar sevindirdiğini gayet iyi hatırlıyorum. Benim çoluğum çocuğum yok ama ben de arkadaşlarımın çocuklarını sevindirmeye bayılıyorum. Annem ve kardeşime de hoş jestler yapmayı seviyorum. Bu gibi şeylere para ayırabilmenin tek yolu da tutumlu birisi olmak zaten.

Herşeyde olduğu gibi anahtar nokta ölçülü olmak. Cimrilik hoş birşey değil. İnsanın hem kendini hem de yakınlarını esasında sorunsuzca verebileceklerinden mahrum etmesi bence yanlış.

Münazara savunması gibi oldu bu yazı da:)