8 Ocak 2009 Perşembe

T'Pol'den Yeni Bir Hizmet! Azzzz Sonra!

Geçtiğimiz günlerde You Can Do It! The Boomer’s Guide to a Great Retirement isimli kitabı okudum. Yazarı Jonathan D. Pond.

Kitabın bazı bölümleri tamamen Amerikalılara hitap ediyor ama büyük bir çoğunluğu kesinlikle bizler için de değerli önerilerle dolu. Önümüzdeki günlerdeki yazılarımda bölüm bölüm bu kitaptan söz edeceğim.

Başlangıç için şu kadarını söyleyeyim:

II. Dünya Savaşı sonrasında Amerikalılar çılgın bir hızla çoğalmışlar. 1946-1964 arası doğanlara Baby Boomers deniyor yani Bebek Patlaması Nesli diye çevirebiliriz. Bu bebek patlaması yaşandığında, yani daha o zamanlarda bunun yol açacağı emeklilik sorunu bazı uzmanları düşündürmeye başlamış. Bu jenerasyonun ebeveynleri nispeten daha kısa yaşamışlar. Savaşlar, gıda ve sağlık sorunları nedeniyle daha erken ölmüşler. Oysa BB nesli hem gelişen sağlık sektörü hem de artan refah sayesinde çok daha uzun yaşaması beklenen bir nesil. Amerika’da geleneksel emeklilik yaşı 65-68 ancak, BB’lerin 90’larına ve daha ötesine kadar rahatça yaşayabilecekleri düşünüldüğünde emeklilikte geçimlerini sağlamaları gerçekten önemli bir sorun.

Biz de yıllarca hep genç nüfusumuzla övündük ama bunun ilerisini iyi hesaplayamadık. İşgüzar politikacılar da oy uğruna geleceğimizi bizden çalacak uygulamaların altına imza attılar. Gelinen noktada SGK çökmüş durumda. Bundan 20 yıl sonrası ise belirsiz. Hal böyleyken yıllarca emeklilikleri konusunda bireysel çabalarıyla başarılı olanlardan ders alabiliriz diye düşündüm. Son zamanlarda bu konuda bloglar ve kitaplar okuyorum. Sizlerle de bunları paylaşacağım.

5 Ocak 2009 Pazartesi

Ama çok ucuzduuuu!.....?!?!?

Bugün iş çıkışında bir arkadaşımla aynı yerde çalışan iki genç hanımla (adları Ayşe ve Fatma olsun) kahve içtik. Bu iki hanım öğle paydosundan faydalanarak alışveriş yapmışlardı ve gururla yeni cicilerini bize gösterdiler. Bir tanesi aynı bluzun 3 rengini birden almıştı. Bunu ben de bazen yaparım ama benim beden sorunum var. Her zaman üstüme göre birşey bulmam zor oluyor. Arkadaşım biraz da eleştirel bir vurguyla neden aynısından 3 bluz aldığını sorunca, bu genç arkadaş gözlerini aça aça "ama çok ucuzduuuuu..." dedi. Sanki çok ucuz olması birşeyi almak için yeterli sebepmiş gibi...

Arkadaşım diğerine dönüp, aldığı hırkaya baktı ve "Fatma, senin tıpkı buna benzeyen yeni bir hırkan yok muydu? Sezon başında bir sürü para vermiştin. Bari başka rengini alsaydın" dedi. (Evet arkadaşım da biraz benim gibi tutumlu ve dikkatlidir). Fatma da omuz silkip, "aslında tıpatıp aynı hırka, öteki nasılsa eskiyecek!" dedi. Yani olağanüstü memnun kalınmış bir ürünse ve fiyatı da ciddi bir şekilde düşmüşse ve sözkonusu ürün sıklıkla kullanılıp, eskiyecekse, belki de bu tür bir alım anlamlı olabilir.

Ayşe ile Fatma bir süre sonra kalktılar ve dükkanlar kapanmadan bir tur daha atmak istediklerini söylediler. Arkadaşım ve ben bir süre daha oturduk. Bu esnada bana bu iki hanımın şirkette uzman pozisyonunda çalışan ve mütevazı ücret alan kişiler olduklarını fakat, giyinme ve süslenme merakından kredi kartlarının limitini sıklıkla doldurduklarını ve çoğu zaman asgari ödeme yaptıklarını söyledi. Ayşe kredi kartı konusunda çok sıkışınca varlıklıca bir adam olan babasına koşturuyormuş. Genç insanlar elbette giyinmekten ve bakımlı olmaktan hoşlanacaklar ama bunun için sürekli alışveriş gerekmez ki. Kaliteli birkaç parça giysiyi fular, iğne, takı gibi aksesuarlarla zenginleştirip, farklı bir hava katmak ve bakımlı görünmek mümkün.

Dün ben de alışverişe çıkıp 4 pantolon, iki de ayakkabı almıştım ama arkadaşıma söyleyemedim, belki bana da kızar diye:)

Benimkinin planlanmış, bütçelenmiş ve gerçekten ihtiyaç olan bir alışveriş olduğunu söylememe gerek yok sanırım. Geçen hafta 3 pantolonumu emekliye ayırdım. İki sezondur da kışlık ayakkabı almamıştım.

Birşeye gerçekten ihtiyacımız yoksa, ucuz olması birşey değiştirmez.

Neyse eve geldikten sonra sürekli takip ettiğim blogları okumaya başladım ve My Two Dollar Blog'unda şu yazıyı gördüm. Tam anlamıyla "cuk" oturdu ve oturdum bu yazıyı yazdım.

Güzel bir yazı: Sınırlı Bütçeyle de Cömert Olabilmek

Kardeş blog www.tutumluol.com'dan harika bir yazı. Özellikle maddi imkanı yardım yapmaya müsait olmayan dar gelirli ya da öğrenci arkadaşlar için son derece güzel bir çözüm. Geçmiş yazılarımdan birinde yaklaşan Kurban bayramı nedeniyle ben de benzer şeylerden söz etmiştim.

Faydalı yazılarını ilgiyle takip ettiğim bu blogu da tüm okuyucularıma öneriyorum.

4 Ocak 2009 Pazar

Avukat olan ya da tanıdığı olan var mı?

Üst kat komşularımdan nefret ediyorum. Bu kadar duyarsız ve terbiyesiz insanlar olamaz. Topu topu anne-baba ve ergen bir erkek çocuktan oluşan çekirdek bir aile ama sürekli yukarıda gürültü var. Şu anda tepemde tepinen muhtemelen birden fazla çocuk var. Misafirler herhalde. Mutlaka yanlarında büyükler de var, onlar o kadar gürültüde nasıl oturuyorlar anlamıyorum.

Misafir olmasa gece yarısı birşey çakarlar, ya da evde tadilat yaptırırlar. Muhatap olmuyorum çünkü çok çirkef insanlar. Maalesef kiracı değiller. Mal sahibi iğrenç komşuya müdahale edebilen kanun yok mudur? Nereye şikayette bulunulur?

Sürekli onların üst katının kiraya verileceği günün hayaliyle yaşıyorum. Hatta satılacağı günün. Satın alsam, uzun uzun mutfağı, banyoyu kırdırıp yeniden yaptıracağım. Hiç acele etmeden yavaş yavaş. Sonra da yerlere en çok gürültü yansıtan ne varsa ondan döşeteceğim. Altı tahta saboları da terlik olarak giymeyi hayal ediyorum. Belki marangozluk hobisi filan da geliştiririm. Böyle dediğime bakmayın, ne kadar öfkelensem de kimseye bile bile zarar verebilecek yapıda biri değilim. Sadece hayal kuruyorum işte...

Öffff ya! Ne saygısız, bela insanlar!