13 Mart 2009 Cuma

Simple Dollar'dan bir yazı önerisi

Sürekli takip ettiğim The Simple Dollar adlı blogda şu yazıya rastladım. Yumuşatıcı niyetine sirke kullanmıyorum ama yazıdaki temel prensipler bana çok hitap ediyor. Çevirecek vaktim yok ama en azından İngilizce bilen okurlar bu yazıdan faydalanabilir diye düşünüyorum.

12 Mart 2009 Perşembe

Tasarruflarımız nereye gidiyor?

Geçen gün bir arkadaşımla konuşurken bana dedi ki: “Mevduat faizleri düştü, borsadan çok korkuyorum, BES portföyümün getirisi içler acısı, senin dediğin gibi her ay belli bir para ayırıyorum biriktirmek için ama inan bana şu sıra ne yapacağımı şaşırdım”.

Bunun üzerine birlikte BES portföyüne baktık ve %65 Esnek Fonda olan kısmın bir bölümünü dövize endeksli bir fona ayırmaya karar verdi. Esasında BES uzun vadeli bir yatırım olduğu için belki de böyle bir değişiklik yapmasına gerek yoktu. Ben ona dolar 2 TL’ye çıksa bile herhalde oralarda kalmaz, yine düşer dedim o da dolar çıkınca portföyü eski haline getireceğini söyledi. Piyasalarda dip ve tepe noktalarını tespit etmeye çabalamak bana yararsız bir uğraş gibi geliyor ama arkadaşım kararlı bir şekilde portföyünü değiştirdi, ben de uzman olmadığım için karışmaya kalkışmadım ama bir yandan bende öyle mi yapsam diye şüpheye düştüm. Doların son birkaç gün içinde yaptığı hareket de ortada. BES çok uzun vadeli diye şimdilik dokunmamaya karar verdim.

Arkadaşıma TÜFE’ye endeksli tahvilden bahsettim ama kendi projeleri açısından 2012 ona uzak geliyor ve muhtemelen yine vadeli mevduatta kalmayı planlıyor.

Açıkcası ben de biraz arkadaşım gibi hissediyorum ve bu aralar gayrimenkul fiyatlarina bakmaya başladım. Zaten almayacak bile olsam ara sıra gayrimenkul fiyatlarına bakarım. İnsanın önüne enteresan bir fırsatın ne zaman çıkacağı hiç belli olmaz. Herkesin söylediğinin aksine konut fiyatlarında ciddi bir düşüş olduğunu düşünmüyorum. Tabii bir de lokasyon meselesi var. Belli yerlerde fiyatlar makul bile olsa ev almayı düşünmem zira o bölgelerde inanılmaz bir ev enflasyonu var.

2001 krizinde böyle kararsız kalmamıştım zira param yoktu. Bu musibetin varlığı mı daha iyi yoksa yokluğu mu, karar veremiyorum.

9 Mart 2009 Pazartesi

Evlilik ve Finans?

Geçenlerde yazıştığım bir okuyucum bana yeni bir yazı için ilham verdi. Bekar olduğum için evlilik üstüne konuşmam saçma gibi görünse de bazen uzaktan izlemek kişinin bazı şeyleri daha net görebilmesine de yarıyor.

Genellikle gençlere “erken evlenmeyin”, “finansal olarak ayaklarınız yere bassın, en az bir yıllık geçinme paranızı kenara koyun”, “dar çevreden eş seçmeyin” tarzı nasihatlerde bulunurum. Evlenmeden evvel üzerinde konuşulup, anlaşılması gereken şeylerden biri de muhakkak ki, ailenin tasarruf, yatırım ve benzeri konulardaki geleceği.

Eğer tutumlu biriyseniz, parayı sizi özgür kılacak bir araç olarak görüyorsanız, savurgan biriyle ya da ailesi sürekli finansal budalalıklar yapan ve sonra da yakınlarından faydalanmayı alışkanlık edinmiş biriyle evlenirseniz hayatın çekilmez hale gelmesi kaçınılmaz. Hemen her ailede maddi açıdan bir kara koyun bulunur. Hemen her ailede de bu kişiye yardımcı olmaya kendini mecbur hisseden, içten içe öfke duysa da kendi birikimlerini bu kişinin borçlarına harcayan biri bulunur. Üstelik de bazı aile üyeleri için parası olanın her durumda öne çıkıp, konuyu halletmesi normal ve hatta beklenen bir davranıştır. Oysa bu çok egoistçe değil mi? Sorumluluk sahibi düzgün insanlar zorlukla tasarruf ettikleri ve geleceklerini kurmak için kenara ayırdıkları paradan neden vazgeçmeliler? Ya ileriki yıllarda sağlık sorunları olursa, veya çocukları paraya ihtiyaç duyarsa onlara kim yardım edecek?

Üstelik de bu tür durumlar birbirini çok seven eşler arasında bile soruna yol açabilir. Tanıdığım iki çocuklu bir çift vardı. Eşlerden birinin kardeşi hayatını büyük hayaller peşinde, daha büyük hayal kırıklıkları içinde ve alkolizme esir olarak yaşadı. Kardeşi onu daima destekledi. Eşi bu konuda hiçbir zaman sorun çıkarmadığı halde kardeşine yaptığı yardımların büyük kısmını eşinden gizledi. Oldukça genç bir yaşta ölen bu kişinin kardeşi de birkaç yıl içinde vefat etti. Ne zamanki banka cüzdanları elden geçirildi, dul eş o zaman eşinin kendisinden gizli şekilde kardeşine destek olduğunu öğrendi. Eşini çok seven bu hanım kendini budala yerine konmuş hissetti. Olayın üzerinden uzun zaman geçmiş olmasına rağmen bu konuda ölmüş eşine hala kızgınlık duyuyor. Eğer konu kendisiyle paylaşılmış olsa asla karşı çıkmayacağını eşinin düşünememiş olmasını hazmedemiyor. Oysa eşinin kardeşinin zor zamanlarının önemli kısmında kendisi bizzat işleri ele alıp, yardımda bulunmuş biridir.

Eşlerin birbirine sadece sevgi duyması bir evlilik için yeterli değil. Birbirlerinin yaşam tercihlerini anlamaları, buna saygı duymaları, beraberce bir orta yol bulmaları ve hayatlarını güvene dayalı yaşamaları lazım.

Bizim toplumumuzda hala flörte, evlilik öncesi birlikteliklere hoş bakılmadığı için gençler bir an evvel evlenmeyi seçiyorlar. Oysa birbirlerini tanımak için uzun bir zamana ihtiyaçları var. Evlenmeden evvel para biriktirmeli, bazı ihtiyaçlarını kendileri karşılamalı ve bütçe yapmayı öğrenmeliler. Gelecekten ne beklediklerini, hedeflerini, bu hedeflere nasıl ulaşmayı planladıklarını tartışmalılar. Sizce de öyle değil mi?