29 Ağustos 2009 Cumartesi

Televizyonsuz Hafta Sonu

Bu hafta sonu TV'yi açmamaya kendi kendime söz verdim.

Cumartesi günü için çamaşır yıkama, buzdolabındaki yiyecekleri kontrol edip, çürümeden tüketilmesi gerekenleri değerlendirme, yeni girişim için gereken çalışmayı yapma, takip etmediğim PF bloglara bakma gibi işleri planladım.

Pazar günü de yürüyüşe gitmeyi, biraz çalışmayı ve dizüstü bilgisayarımı temizleyip yedeklemeyi düşünüyorum. Bir de tekrardan Skype kuracağım. Danışmanlık işinde birlikte hareket ettiğim kişilerin tercih ettiği haberleşme metodu bu, her ne kadar IM'den hoşlanmasam da iş için kullanacağım artık.

Başucumda da dün okumaya başladığım bir kitap var. Eh bu kadarı beni oyalamaya yetmeli.

28 Ağustos 2009 Cuma

Bugünkü Yazılarım

Bugünkü bir yazımı EkonomiTürk'te diğerini de Frugal@Istanbul'da okuyabilirsiniz.

26 Ağustos 2009 Çarşamba

Yumurta Kokusu!

Yumurtalı bulaşıkları önceden soğuk su ile yıkamazsanız, yumurta kokusu sadece ilgili kapkacağa değil, tüm bulaşıklara ve bulaşık makinesine bulaşıyor. Geçenlerde yaşadığım acı bir tecrübe ile bunu keşfetmiş bulunuyorum. Gerçi annem çoğu insanın bunu bildiğini söyledi.

Pekiyi T'pol yumurta kokusundan nasıl kurtuldu?

Bulaşıkları makineden çıkartmadım, deterjan gözüne mucizevi madde karbonattan döktüm ve en kısa programda makineyi tekrar çalıştırdım. Şipşak sorunum çözüldü, koku falan kalmadı. Acaba bunu da çoğu insan biliyor muydu?

Bu koku giderme işinde karbonatın acaba politikacılar üstünde de etkisi olur mu? Kokuları gitse de icraatları kalır mı? Birileri de bunu düşünsün artık.

Yazıcı mı, toner mi?

Bugünkü yazımı EkonomiTürk'te okuyabilirsiniz.

25 Ağustos 2009 Salı

Gizli Kavanozum Deşifre Oldu:(

Bazen en yakınınızdakiler bile para biriktirme ve tasarruf alışkanlıklarınızla dalga geçebiliyorlar. O yüzden bazen ne yaptığımı saklamayı tercih ediyorum. Birkaç haftadır annem benimle ve sonunda gizli kavanozumu bulup, merakla “T’Pol ayıptır sorması da bu ne?” diye sordu.

Bir süredir eski televizyonumun ve çamaşır makinemin önümüzdeki 1-2 yıl içinde bozulabileceğini düşünerek, bir kavanozda para biriktirmeye başladım. Elime geçen bozuklukları buraya atıyorum, sonra arada bir 5TL-10 TL olarak bütünlüyorum. Henüz 150 TL kadar para birikti. Benim gibi harcamalarına, bütçesine dikkat eden biri için esasında bu şekilde para biriktirmek hayli saçma olabilir. Sonuçta banka diye bir şey var değil mi? Fakat bu metod bir şekilde hoşuma gitti. Hem de bozuklukların evde etrafa saçılmasını ve çantalarda unutulmasını önlemiş oluyorum.

Kavanozumu da eve girişte bulunan masanın üstünde tutuyordum fakat annem gelecek ve benimle dalga geçecek diye, büfenin dolabına “saklamıştım”. Tabii ki annem bu keşif üzerine benimle bayağı bir dalga geçti. Ben de onun çantasındaki bütün bozuklukları alıp, kavanozuma attım.

Süpermarket alışverişleri esnasında fiyatları kontrol etmem hatta bazen birim fiyatı doğru hesaplamak için hesap makinemi çıkartmam annemi çok eğlendiriyor. “Dün tuvalet kağıdında 2 TL tasarruf ettin, bugün yemeğe ödediğin fatura ne pekiyi? Kendi içinde çelişmiyor musun?” diye soruyor. Aradaki farkı anlatmakta neden bu kadar başarısızım bilmem. Sonuçta tuvalet kağıdı gibi kullanılıp atılan bir şeye ne kadar az para ödersem o kadar iyi ama annemle boğazda bir yemek yemenin keyfine bence paha biçilemez. Birlikte geçirdiğimiz zaman zaten kısıtlı, ayrı şehirlerde oturuyoruz ve annem de gün gün yaşlanıyor. Ben değerlerim konusunda oldukça net olduğumu düşünüyorum. Ya siz?