22 Ekim 2009 Perşembe

Öküz Gribi, Cep Telefonu ve Dolmuş Yolculuğu

Bugün akşam saatlerinde dolmuşa bindim. Doğal olarak ayakta yolcu filan derken gereksiz samimiyette bir sürü insan tıngır mıngır yoğun trafikte yol almaya başladık. Tam tepemde duran kadın ağzını hiç kapatmadan hırıltılı bir şekilde öksürerek iğrenç tükürüklerini ve kimbilir ne tür mikrop, virüs ve bakterilerini bendenizin yeni yıkanmış saçlarına püskürtünce ister istemez çok da kibar omayan bir tavırla kendisine tepki gösterdim. Utanmadı ve özür dilemedi. Yuh diyorum! Bu memlekette domuz gribi de olur, öküz gribi de...

Önümde oturan 20 yaşlarında saçlarını simsiyah boyamış bir kız da dolmuş yolculuğu boyunca asgari 32 dk. (bir noktadan sonra saat tuttum, 32 dakika kayıtlı süredir ondan öncesini bilemeyeceğim) sevgilisine cep telefonundan cilve yaptı. Gayet rahat ve yüksek sesle konuştuğu için biz tüm yolcular aşk hayatı hakkında bilgilendik ve kızın yaklaşık 200 sözcüğü aşmayan bir repertuvarla konusmasına şahit olduk. "Laf" kelimesini söylerken "a" sesini, "kalas" sözcüğündeki gibi söylediği için ve bu sözcüğü çok fazla kullandığı için bir ara kafayı takıp kaç kere "laf" dediğini de saymaya çalıştım ama 16'dan sonra sıkılıp takip edemedim. Muhtemelen maaşının tamamını cep telefonu şirketine veriyordur. Başarılarının devamını dilerim.

Motor ile karşı yakaya geçtim ve sonra da bir dolmuş ya da otobüs yolculuğu daha yapmaya cesaret edemedim. Bendeniz tutumlu T'Pol taksiye 30 TL verdim ve arabayla gitmediğim için de bin kez pişman oldum.

Tez zamanda bir ıssız adaya yerleşmek istiyorum. Bu ne ya!

18 Ekim 2009 Pazar

Özensizlik

Şu anda TV'de bir program izliyorum. Programda bir firmanın üst düzey yöneticisini konuk etmiş röportaj yapıyorlar. Sözkonusu kişi düzgün aklı başında birine benziyor ama üstünde öyle bir gömlek kravat var ki inanılmaz. Gömleğin üst düğmesi belli ki kapanmıyor. Üstüne özensizce takılmış çarpık duran kravat korkunç görünüyor. Pazar günü yayınlanan bir programa hatta bence hiçbir programa kravatlı ceketli çıkmak gerekmiyor. Yok ille de kravatlı ceketli çıkacağım diyorsanız, jilet gibi düzgün olmalısınız.

Son yıllarda business/casual tabir edilen nispeten spor ama düzgün bir giyim tarzı yaygınlaşıyor. Erkekler için kravat/ceketin rahatsız bir kıyafet olduğunu tahmin ediyorum. Kravatsız, spor bir gömlek ve koyu renk bir ceket çok daha güzel dururdu.
Belli ki parası pulu ve pahalı bir hobisi olan birisinin kılıksız bir şekilde kamera önüne çıkmasını en azından ayıplıyorum.

Çalıştığım şirketlerden birinde her zaman tertemiz yeni ütülü gömlekler ve pantolonlar giyen bir çayçımız vardı. Kendisini bir gün bile traşsız, saçı fazla uzamış ya da dağınık görmedim. İşine de çok sadık biriydi. Çok fazla koşuşturduğunu bildiğim için bazen çay ocağına gidip kendi çayımı kahvemi alacak olsam, "siz beni arayın ben getiririm, bu benim işim T'Pol Hn." derdi.

Alışveriş merkezlerinde şık giyimli genç kadınlara rastlıyorum. Uzaktan hoşlar fakat bazıları öyle bir ter kokuyor ki, bütün o dış görünüş uçup gidiyor. Her gün duş alacak durumu olmayan pekala önce sabunlu bir bezle silinip, sonra ıslak bir bezle durulanabilir ve deodorant kullanabilir. Deodorant pahalı birşey değil ve sprey formunda olmayanlar hem çok uzun süre dayanıyor, hem de çok etkili.

Yani diyeceğim o ki düzgün ve derli toplu gözükmek için çuvalla para gerekmiyor. Biraz özen yeter. Bunu kişi başkaları için değil kendi için yapmalı...

Okur Sorusu: Ya Altın?

Sürekli okurlarımdan Berna Hanım, altın biriktirmek iyi bir fikir mi diye sormuş. Benim altına yaklaşımım da dövize olandan farklı değil. Çok fazla spekülatif hareketler olan piyasalar bunlar.

Ben altın almıyorum ama hediye gelirse bir kenara koyuyorum, bozdurmuyorum.

Şu linkten çeşitli dövizler bazında 30 yıllık altın fiyatlarına ulaşabilirsiniz. Şu anda altın fiyatı dolar bazında 30 yılın en üst seviyesini bulmuş durumda, hal böyleyken bence yatırım olsun diye altın alınmaz.

Bir de Deniz Gökçe'nin 9 Ekim tarihli yazısının son bölümüne bakmak isteyebilirsiniz.