13 Kasım 2009 Cuma

Başlık bulamadım...

Aylardır dikkatimi çekmekte olan birşey var:

Hürriyet Gazetesi'nin Ekonomi sayfasına girin. Sağ üst tarafta Özel Röportajlar köşesini onun altında birkaç haberi ve daha sonra da maddeler halinde sıralanmış bazı haber başlıklarını göreceksiniz. Bu haber başlıklarından biri "Aydın Doğan bizim için iyi bir vergi mükellefi" başlığıdır ve her gün değişmeyen tek haber budur. İlk yayın tarihi 16 Nisan 2009 olan bu başlık ve haber o günden beri aynen olduğu yerde durmaktadır. Adeta bilinç altınıza işlemesi hedeflenmekte ve ısrarla eski bir haber olduğu halde her gün yeni haberlerin başlıklarıyla birlikte verilmektedir.

Hükümeti pek sevdiğimi söyleyemeyeceğim. Aydın Doğan da babamın oğlu değil. Yani bu hükümet ve Aydın Doğan çekişmesi konusunda taraf değilim. Hürriyet Gazetesi'nin Internet versiyonunu yöneten kişinin işgüzarlığı mıdır, daha büyük bir yerden gelen bir emrin eseri midir bilmem ama haber orada tek değişmeyen haber olarak durup duruyor...

12 Kasım 2009 Perşembe

Kariyer Danışmanlık firmaları üstüne...

Yıllar boyunca defalarca danışmanlık firmalarıyla muhatap oldum. Kimiyle iyi tecrübeler, kimiyle tuhaf tecrübeler yaşadım. Bu işi çok ciddiye alarak yapan firmalar olduğu gibi lakayt bir şekilde yapanlar da var.

İş arayan insanlar özellikle de çalışmıyorlarsa zaten kırılgan bir modda oluyorlar. Hal böyleyken yaptıkları her görüşme onların hayatında önemli bir mihenk taşı haline gelebiliyor. Karşıdaki danışmanlık firması işini ne kadar ciddiye alıp, ne kadar iyi yapıyorsa, iş arayanlar için o kadar faydalı oluyor. Görüşmeler olumsuz sonuçlansa dahi kişiler danışmanlık firması hakkında iyi düşünceler besliyor ve onları başkalarına tavsiye edebiliyorlar. Bir de madalyonun öteki yüzü var maalesef. Bazı firmalar görüşmelerin olumsuz bir sonucu olduğu takdirde adaya dönmeyi ihmal ediyorlar ya da iki ay sonra kuru bir mail gönderebiliyorlar. Sürecin uzun olabileceğini hepimiz anlarız. Adaylar merak içinde beklerken, onlara süreçle ilgili bilgi vermek, short-list'e kalıp kalmadıklarını bildirmek ne kadar zor olabilir ki?

Bundan yaklaşık 6-7 ay evvel bir İK Danışmanlık firması ile bir görüşme yaptım. Akabinde de ilgili firma ile görüştüm. Sonra hiç ses çıkmamasından ben uygun bulunmadığımı anladım ve konunun üstünde de durmadım. Yaklaşık iki ay sonra İK firması beni aradı ve aramızda şu şekilde bir görüşmne geçti:

- T'Pol Hn. merhaba ben XYZ Danışmalık'tan Falanca, nasılsınız? Size birisi hakkında referans sormak istiyoruz. Daha önce çalıştığınız ABC Firmasından Feşmekan beyi nasıl bilirsiniz?
- Falanca hn. teşekkür ederim iyiyim ama ben Feşmekan Bey'i ABC firmasından değil, DEF firmasından tanıyorum...
- Aaaa öyle mi? Neyse sizce nasıl bir yöneticidir?
Ben kibarca hakkında olumlu düşünceler beslediğim kişi hakkında düşündüklerimi söyledikten sonra dedim ki:
- Fikrime güvenip bana referans sorduğunuz için teşekkür ederim ama iki ay evvelki görüşmeden sonra bana olumlu/olumsuz hiçbir geri dönüşte bulunmadınız. Olumlu olmadığını tabii ki tahmin ettim ama sizden en azından bir geri dönüş beklerdim.
- Ah ben sizi filanca hn. aradı diye biliyordum, kusura bakmayın...

Bu yaklaşım bence ciddiyetsiz bir duruş. Sözkonusu firma hakkında iyi şeyler düşündüğümü söyleyemeyeceğim.

Öte yandan bir tuhaf tecrübeyi de yaklaşık 1 yıl önce beni kendiliğinden arayıp tanışmak isteyen başka bir firmayla yaşadım. Kalkıp taa öteki yakaya gittim ama benimle görüşme yapan hanım adeta beni yanlışlıkla çağırmışlar da bir an evvel paketleyip göndermek istiyorlarmış gibi bir izlenim bıraktı. Gittiğime pişman oldum.

Bundan bir süre evvel danışmanlık firmaları listesi yayınlamıştım. Önümüzdeki günlerde güncellenmiş halini tekrar yayınlamayı planlıyorum. İkinci örnekte bahsettiğim firmanın bir temsilcisi bana kendi firmalarını da listeme ekleyip yayınlamamı rica ettiklerini belirten bir e-posta atmış. Ben de kendisine memnuniyetle yayınlayacağımı söyledim ve hazır sırası gelmişken başımdan geçen tatsız tecrübeyi de naklettim. Kendisinden bana şu ana kadar nezaketen de olsa bir "ah çok pardon, nasıl olmuş bilemiyoruz" tipi idare-i maslahat bir mesaj bile gelmedi. Eh şimdi düşünüyorum, listeye onları ilave etmeli mi etmemeli mi? Sonuçta onlar açısından çok da önemli bir problem olmaz. Ancak, iş arayanlar için önemli olabilir. Benim için iyi bir tecrübe olmasa bile bir başkası için yeni işini bulmak anlamına gelebilir. Siz ne dersiniz sevgili okuyucular?

11 Kasım 2009 Çarşamba

Artık sizi müşterimiz olarak görmek istemiyoruz...

Başlıktaki söz ölçüyü kaçırıp ortalığı velveleye verdiği için bir restaurant sahibinin bir müşterisine verdiği ültimatom değil. Kendi halinde efendi bir İngiliz'in geçtiğimiz haftalarda bankasından aldığı kibar mektubun taşıdığı bir mesaj.

Malum son iki haftayı İngiltere'de geçirdim. Bu arada İngiliz, İskoç, Nijeryalı, Tayland'lı, Tayvan'lı ve İtalyan insanlarla birarada bulundum. Akşamları ufak gruplar halinde takılıp yemekler yedik. Martin isimli katılımcı bu yemeklerin birinde sözkonusu hikayeyi anlattı. Çoğumuzun yaptığı gibi o da birden fazla bankanın müşterisiymiş ama son yıllarda yoğunlukla biriyle çalışır hale gelmiş. Yine de kendisine bu mesajı atan bankada hesapları ve o bankaya ait ara sıra kullandığı bir kredi kartı varmış. Derken bir gün bankasından son derece kibar yazılmış ama özetle artık kendisini müşteri olarak görmek istemediklerini ifade eden, hesaplarını ve kredi kartını kapatması için belli bir müddet veren bir mektup almış. Anlatışından yaşadığı şaşkınlık ve hayal kırıklığı net bir şekilde anlaşılıyordu. Hatta en azından telefonla görüşülmeyi hak ettiğini düşündüğünü ve kuru bir mektupla adeta bankasından atılmış olmayı gururuna yediremediğini de söyledi.

Kendimi düşünüyorum: Bankalardan kredi kullanmıyorum, kredi kartlarımı her ay düzenli olarak ve tamamen ödüyorum. Bankaların benden kazandığı tüm para hesap işletim ücreti ve EFT ile havalelerden aldığı para. Ya bir gün bu kadarcık şey için benimle çalışmayı istemezlerse? Evet hesaplarımda para var ve bu paraları da bir şekilde işletip kullanıyorlar ama ya bu paraların uğraşmaya değmeyecek miktarlar olduğuna kanaat getirirlerse? Ne yapacağız o zaman? Fazla paralarımızı bankaya yatıramadığımız için yorganlara mı dikeceğiz? Küplere doldurup bahçeye mi gömeceğiz?

Martin'in başına geleni bir müşteri gözüyle asla anlamama imkan yok. Yahu adam getirmiş parasını bankana yatırmış, daha ne yapacaktı? Yastık altında mı tutsaydı? Birçoğumuz için bankalar sadece paramızı güvenle saklayabileceğimiz mekanlar öyle değil mi?

10 Kasım 2009 Salı

Resimler...

İşte seyahatimden bazı resimler:
Otel odamdan Milton Keynes


Windsor Şatosunun bahçesinden bir kısım


Eton'dan Windsor'a geçerken köprü üstünden majestelerinin kuğuları ve Thames nehrinin bir kolu

Birkaç farklı resmi de Frugal@Istanbul'da bulabilirsiniz.

9 Kasım 2009 Pazartesi

Ben geldim! Önce özetler...

Çok şükür memlekete gelmiş bulunuyorum. İlk etapta İngiltere seyahat izlenimlerimden kısa bir özet geçiyorum:
1. Türk Hava Yolları hostesleri çok suratsız. Eskiden boya küpüne düşmüş gibi makyaj yaparlardı. Bu alışkanlığı terk etmiş görünüyorlar.
2. THY kalkış ve varış konusunda bu uçuşta oldukça iyiydi, sorun yaşamadık.
3. İngiltere'de tren ve metro sistemleri çok gelişmiş. Daha önceki gidişimde çok farkına varmamışım ama bu sefer kesinlikle bayıldım.
4. Londranın civarı çok yeşil. Çok sayıda ırmak ve göl var. İnsanlar doğaya çok saygılı. En ufak bir pislik görmedim.
5. Sokakta başıboş kedi köpek yok.
6. Alışveriş merkezleri Pztesi, Salı, Çarşamba ve galiba Pazar da 18:00'da diğer günler 20:00'de kapanıyor. Çok gıcık bir durum.
7. İngiltere Amerika'ya kıyasla çok çok pahalı, bizimle kıyasla mesela süpermarkette temel gıda ürünlerinde bizden ucuz diğer ıvır zıvırda bizimle başabaş.
8. Trafiğin soldan olması çok uyuz. Geleneklere bağlılığın bu kadarı sinir bozucu.
9. Musluk suyu içilebilir. Kimse şişe ya da damacana suya para vermiyor.
10.İçki çok ucuz bu nedenle olsa gerek, muazzam bir alkolizm problemi yaşıyorlarmış. Sokakta kedi köpek yok ama sarhoşluktan yürümekte zorlanan insanlar var.
11. Yemekten anlamıyorlar. Enternasyonal zincir restaurantlarda bile yiyecekler lezzetsiz. Amerika'daki Pizza Hut ile Türkiye'deki Pizza Hut arasında lezzet farkı pek yoktur ama bunların Pizza Hut'ı bile lezzetsiz. Hint yemekleri çok popüler ama bize göre fazla baharatlı.
12. Devletimiz Duty Free'ye kısıtlama getirerek süper salakça bir işe imza atmış. Çikolata 1 kilo, parfüm 500 ml.ile kısıtlı. 10 gram fark nedeniyle aldığım çikolata paketlerinden birini bırakmak zorunda kaldım. Size ne kardeşim? Keyif benim, para benim ne diye kısıtlarsınız? Haydi içki sigaraya karşılar, kısıtlama getirdiler diyelim, çikolatadan ne isterler anlamam. Bir daha sefere mecburen başka memleket Duty Free'sini zengin edeceğiz. Belki Duty Free sahiplerini bu işten vazgeçirip mağazaların yandaş şirketlere satılmasını müteakip bu kuralı değiştirirler. Komplo kokusu aldım.
13. Domuz Gribi konusundaki panik bize mahsus. Yabancıların umurunda değil. Havaalanlarında maskeli görevli bile yoktu.
14. İskoçlar kendilerini İngiliz saymıyorlar ve aksanları oldukça farklı. İlk duyduğunuzda şaşırıyorsunu ama anlaşılmaz değil.