20 Mayıs 2010 Perşembe

Reyting Uğruna

Okuyucularımdan Çağatay Bey "Özel Hayata Saygı mı?" başlıklı yazıma şöyle bir yorum bırakmış: "bu tarz haberlerin bu tür bloglarda reyting uğruna yayınlanması hakkındaki görüşlerinizi merak etmiyor değilim".

Bloguna göre değişir diye düşünüyorum. Bence her blogun farklı bir misyonu, blog sahiplerinin farklı amaçları var. Mesela benimkinde reklam falan yok, okuyucu sayısı artsın diye bir derdim de yok. Yazdıklarımın birçok kişi için ilgi çekici olmadığının farkındayım. Blogumu beğenen okuyor:)... Siyasi veya medyatik birinin özel hayatının dedikodusu beni hiç ilgilendirmiyor, o yüzden de yazmıyorum.

Bazı bloglar ise reklam gelirleri ve dolayısıyle daha geniş kitlelere ulaşabilmek için varlar. Popüler konuları yayınlamak okuyucu çekiyorsa, onlar da elbet bundan faydalanacaklar. Blogun amacı reyting artırmaksa, her yol mübah. (Ben demedim, Machiavelli demiş).

EkonomiTürk'ün stratejisi ise belli ki harcanan emeğin karşılığını almak. Bence haksız da değil zira orada yazılan yazılar benim yazdıklarım gibi herhangibir teknik bilgiye ya da araştırmaya dayanmayan yazılar değil. Yazarların belli ki ciddi emek sarf ettikleri, kafa patlattıkları yazılar. Hal böyle olunca, insanlar emek harcadıkları bir işin hem daha geniş kitlelere ulaşmasını hem de buradan elde edilecek geliri bir şekilde kullanabilmek istiyorlar. İnan Doğan'ın parayı cebine atmak peşinde olduğunu düşünmüyorum. Öyle olsaydı ekonomi yerine farklı bir konu seçebilirdi. Ekonomi, tasarruf, mali disiplin gibi konuları Google'amayan, onun yerine iki kişinin mahrem görüntülerini Google'layan birkaç bin kişi tesadüfen EkonomiTürk'e gidip, blogu görünce birkaç yazı okuyorsa, eh bu da bir kazançtır o kişiler adına.

Maalesef eğitim sistemimizin muhteşemliği insanları ezberciliğe yöneltiyor ve gerçekten öğrenme motivasyonu sağlamıyor. Ekonomi diplomasıyla gezen binlerce kişi resmen cahil. Birilerinin maşası olan köşe yazarlarının saçmalarını yerden yere vuran, eğitici yazılar ve yorumlar yayınlayan bir blogun sahibi ratingini artırmak istiyorsa ve seçtiği yöntem işe yarıyorsa, neden olmasın?

17 Mayıs 2010 Pazartesi

Neye İhtiyacım Yok?

Malum havalar güzelleşti, herkes kendini sokaklara attı. Birçok kişi gardrobunu gözden geçiriyor ve ihtiyaç tespiti yapıyor. Sonra da ver elini alışveriş!

Tutumlu biri olarak bu gardrop gözden geçirme işini yaparken kendinize "Neye ihtiyacım var?" diye sormak yerine "Neye ihtiyacım yok?" diye sormanızı öneriyorum. Zira gerçek ihtiyaçlarla, istekler çoğunlukla karışır. Gardrobunuzda 7 tane penye t-shirt varken, pembe bir penyeniz olmadığını görüp bunu ihtiyaç zannedebilirsiniz. Oysa esasında t-shirt'e ihtiyacınız yoktur.

Akıllı bir gardropta birbirine uyumlu renklerde üstler ve altlar olmalıdır ki, bunları pek çok değişik şekilde kombine edip giyebilesiniz. Eğer çalışıyorsanız hafta sonları için 2-3 pantolon ve 3-4 tane bluz ya da t-shirt ekseriyetle yeterlidir. Ben genellikle en sevdiğim ve içinde kendimi en rahat hissettiğim kıyafeti üniforma gibi giyer dururum. Diğer şeyler de dolapta öylece beklerler. Bu da israf demek elbette. Haydi bakalim gardrobunuzu gözden geçirin, giymeyeceklerinizi ayırın, giyeceklerinizi biraraya toplayın ve neye ihtiyacınız olmadığını bir güzel belirleyin. Büyük ihtimalle yaz indirimlerine kadar geçen senelerden kalanlarla idare edebilirsiniz;-)

İşte benim sonuçlarım:

- beyaz T-Shirt'e ihtiyacım yok
- spor pantolona ihtiyacım yok
- ayakkabıya ihtiyacım yok
- cekete ihtiyacım yok
- mayoya ihtiyacım yok
- plaj havlusuna ihtiyacım yok

Giyebileceğim üstler konusunda kararsızım ama yeni bir parça almadan indirimlere kadar idare edebilirim diye düşünüyorum.