16 Ağustos 2007 Perşembe

Kriz mi, dalgalanma mi?

Amerika'da birtakim kuruluslar, ha deyince, odeyip odeyemeyecegine bakmadan borc vermisler. Bu borclar odenmeyince simdi tum dunya piyasalari allak bullak oluyor. Bizim borsa %5'i gecen oranlarda dusuyor. Dolar da bugun Ocak-Subat 2007 seviyelerine geri dondu. Milletde bir panik... Herkes bos yere parasizlik edebiyati yapiyor bence. Parasi olmayan bu gelismelerden hic etkilenmiyor ki. Bu kadar cok insan panikliyorsa, bunlarin parasi var demektir.

Benim kendimce biraz birimim var. Toplasam buyuk sehirlerimizin hicbirinde orta karar bir ev almaz. %70 YTL, gerisinin cogunlugu doviz. O da yillar once iyi birsey zannedip, yaptirdigim bir hayat sigortasi nedeniyle. Para biriktirmiyoruz, bari sigorta policesi alalim, mecburen biraz para birikir belki demistik bir arkadasla. Biriken meblag da komik zaten ama, iste 9 yil olmus bile. Belki 15 yila uzatirim, belki seneye biriken parayi alir cikarim, bilmiyorum simdi...

Gazetelere bakiyorum Internetten, bu bir kriz mi yoksa dalgalanma mi sorusuna yanit ariyorlar. Bulunca ne olacak onu merak ediyorum.

Bekar olmanin yegane kotu yani

Yaz geldi mi dugun sezonu aciliyor. 20'li yaslarimdayken evlenen arkadaslarima hediye parasi veya altin vermekle gecti zamanim. 30'lu yaslara gelince yeni dogan bebek hediyeleri fasli basladi. Birinci cocuklari ikinciler takip etti. Arada ariza cikartip ikiz doguranlar da oldu, hediyeleri iki misline cikartmak gerekti. Tam artik 40'li yaslarda rahatlayacagim derken, bu sefer de millet ikinci turlara basladi.

Kardesim haydi bir kere evlendin, olmadi bosandin, ne diye ikinci defa evleniyorsun? Ben ne yapayim yani? Evlenmeyip, cocuk yapmadigim icin cezali miyim? Bugune kadar verdigim hediye paralariyla herhalde ev degilse bile soyle orta karar bir araba alabilirdim. Cok fena kazik yemekteyim, coook...

14 Ağustos 2007 Salı

Borcla Yasam mi? Mersi, mumkunse ben almayayim...

Bir suredir tutumlulugu felsefe haline getirmis bir grup cogu Amerikali insanin blog sitelerini takip ediyorum. Pek tutumlu biri sayilmam ama yasim ilerledikce paranin kiymetini biraz daha anliyor gibiyim. Bu bloglarda en cok dikkatimi ceken sey bazi insanlarin muazzam borclar altina girmeleri oldu. Insan o kadar borcu yapana kadar nasil fark etmez? Bloglardan bazilarinin bahsettigi borc yukleri dudak ucuklatacak cinsten. Odemesi en az 4-5 yil surebilecek borclar.

Daha evvelki is yerimde kendi calisanlarimdan biliyorum, insanlarin oncelikleri cok tuhaf olabiliyor. Ornegin benim evimde 1991 yilinda aldigim bir SONY televizyon var hala. O donemin cok iyi modellerinden biriydi ve hala goruntusu mukemmel. Oysa benim ucte birim kadar ucret alan eski calisanlarimin hepsi LCD TV'lere avuc dolusu para dokmeyi basardilar. Akabinde birbirlerinin gazina gelip, arabalarini yenilediler. Ustelik hepsi de gidip, 0 Km. araclar satin aldilar. Ucretlerinin %70'i hatta daha fazlasi kadar borc yuku altindaydilar. Bu bana inanilmaz geliyor. Evet, televizyonum eski ama onu yenilemem icin tamir etmeye degmeyecek sekilde bozulmasi gerek. Hele TV icin 18-24 ay taksit falan odemeyi asla dusunmem. Buyuk meblagli seyler icin bile en fazla 12 ay taksit odeyebilirim. Daha uzun sureli borcu asla istemem. Hala super calisan ve ara ara servis cagirip, bakim yaptirdigim, bu sayede de hic bozulmayan 20 kusur senelik bir otomatik camasir makinem var. Bu tur seyler icin durduk yerde para harcamayi gereksiz buluyorum. Ayni sekilde cep telefonumu da ancak bozuldugunda yenilemeyi dusunurum. Yeni modelle degistirmek bana gore degil.

Bana gelince, yurtdisinda tatil yapmayi seviyorum. Haliyle bu da masrafli bir is. Bir tatili planlamaya basladigimda, o tatil icin duzenli olarak para biriktirip, yeterince param olduguna kanaat getirdigimde gider, tatil suresince de parayi problem etmem. Tatil icin 2 haftada 7-8 bin dolar harcamisligim vardir. Ama asla, once tatile gidip, kredi kartlarina yuklenmeyi, sonra da kredi karti borcu odemeyi dusunmem. Eger gerekiyorsa, bir sene yurticinde ucuz yollu bir tatil yapar, diger sene icin daha guzel bir tatil planina gore para biriktirebilirim.

Her hosumuza gideni o anda sahiplenmemiz gerekmiyor. Onu bir amac haline getirmek ve elde etmek icin mantikli bir caba harcamak bence daha anlamli. Kredi kartini gunun sonunda odemekle yukumlu olan yine bizleriz. Borcla yasamak resmen ozgurlugu kisitlayan bir sey. Onun icin eskilerin dedigi gibi, ayagi yorgana gore uzatmak gerek. Elbette bazi insanlarin kazandigi paralar onlarin temel ihtiyaclarini gidermeye dahi yetmeyebiliyor ve muazzam bir gelir dagilimi sorunu var. Onlarin beklenmedik masraflari nedeniyle, bazi zamanlar borca girmesi kacinilmaz olabilir. Zaten saglik, kaza vs. gibi nedenlerle borca girilmisse buna bir sozum yok elbet. Ama adam belediye tarafindan yikilma ihtimali olan gecekonduda yasarken, basini sokacak daha guvenli bir yer bulma cabasina girmek yerine borcla araba aliyorsa ve sonra da yikim ekiplerine tasla sopayla saldiriyorsa, bunu tuhaf buluyorum acikcasi. Gecenlerde gecekondu mahallelerinin arasindan gecerken fark ettim ki, hepsinin onunde birer araba var.