14 Haziran 2007 Perşembe

Yonetici olmak ya da olmamak...

1988'de kariyerimin baslangicinda iyi okullardan mezun olmus olmanin sevinciyle ve havasiyla ise baslamis, ustlenmem gereken gorevi daha deneyimli bir arkadasin kontrolu altinda ogrenmistim. Sonra da sevkle ve istekle calistigimi ama henuz bir sene dolmadan bulundugum sirkette cok da fazla gelecek olmadigini gordugumu hatirliyorum. Uzun yillar calisanlar bile iyi ucret almalarina karsilik, yonetici olamiyorlar ve de yoneticilerin aldigi ucretleri hicbir zaman kazanamayacak bir durumda kaliyorlardi. Tum yeni mezun, yeni calisanlar gibi ben de bana daha fazla ucret verecek bir isveren arayisina cabucak girmistim. Nitekim 15 ay sonunda yaklasik iki kat ucret veren baska bir firmaya kapagi attim.

Aldigim karar bekledigimden de iyi cikti ve 3 yildan uzun surecek olan Amerika'da calisma imkanim oldu. Bu da daha sonraki yillarda ilerlememe yardimci oldu. Kisilik olarak yoneticilik yapacak kabiliyette oldugumu dusunuyorum. Zaten Isletme egitimi aldigimdan bu yola girmek de kacinilmazdi. Bunu kendim boyle yorumlamiyorum elbet. Hem yoneticilerim, hem de calisanlarim ayni kanaatte. Pekiyi ya ben analitik kafali, teknik bir adam olsaydim? O tarz insanlarin cok azi, ozellikleri sayesinde duzgun bir ucret ve hayat standardina kavusabiliyorlar. Bir kismi mecburen cok basarili olamayacaklari yoneticilik koltuklarina tirmaniyor, hem kendisi mutsuz oluyor, hem etrafini mutsuz ediyor. Buyuk bir cogunluk ise beyinlerinin hak etmedigi yasam standartlarina takilip kaliyor. Ne kadar buyuk bir kaynak israfi.

Turkiye cok uzun yillar enflasyonun yuksek oldugu bir pazar olarak, urun ve hizmetlere zam yapilmasinin normal karsilandigi, rekabetin olmadigi bir ulke oldu. Her uretici urettigini satti. talep yogun oldugu icin satis fiyatinin o urunle gercekten bagdasip, bagdasmadigina tuketici kafa yormadi. Cunku, parasi vardi, o seyi istiyordu ve pazarda bulabildigi birkac secenekten birini begenip, almak zorundaydi.

Umarim enflasyon konusuyla kisa surede basa cikip, iki haneli enflasyonlari bir daha gormemek uzere yok ederiz. Bu sayede, verimlilik fikri onem kazanir ve sermayesi beyni ve analitik dusunce sistemi olan teknik insanlarimiz hak ettikleri degeri bulabilirler.

2 yorum:

Özkan D. dedi ki...

selam, esasen ekonomiturkten biliyorum sizi, oradaki blog yazarları gibi ben de ugramaz oldum siteye gerçi:) yoksa eski müdavimlerdenim..

ben de işletme mezunuyum ve iş hayatında tam da sizin o başladığınız yerdeyim, umarım iki katı verecek bir işyerine kapağı atma konusunda sizin kadar talihli olurum ( şans demedim , eminim şanstan öte yetilerinizle başardınız onları, ama bir de ahh talih..)

son yıllarda mühendisler bizim işlere fena merak saldı, kastınız buydu galiba sizin de...

T'Pol dedi ki...

Sn. Ozkann,

Sans ya da talih adina ne derseniz deyin, onun da onemi cok buyuk. Cok tuhaf insanlar cok enteresan yerlere gelebiliyorlar. Mesela benim hayatta ise almayacagim birisi var, Genel Mudur! Trajikomik...

Muhendisler bizim islere hep merakliydi ama benim zamanimda bu kadar cok ne muhendis vardi, ne de isletmeci. O nedenle isler de sinirli sayida olsa bile, dogru stratejileri gudenler icin imkanlar musaitti.

Madem yolun basindasiniz surekli ileriyi dusunerek adim atin. Cok uzmanlasmak isletmeci icin imkanlari azaltir. Onun yerine sektor bagimsiz isler yapabilmek her zaman daha iyidir. Bence...