9 Mart 2009 Pazartesi

Evlilik ve Finans?

Geçenlerde yazıştığım bir okuyucum bana yeni bir yazı için ilham verdi. Bekar olduğum için evlilik üstüne konuşmam saçma gibi görünse de bazen uzaktan izlemek kişinin bazı şeyleri daha net görebilmesine de yarıyor.

Genellikle gençlere “erken evlenmeyin”, “finansal olarak ayaklarınız yere bassın, en az bir yıllık geçinme paranızı kenara koyun”, “dar çevreden eş seçmeyin” tarzı nasihatlerde bulunurum. Evlenmeden evvel üzerinde konuşulup, anlaşılması gereken şeylerden biri de muhakkak ki, ailenin tasarruf, yatırım ve benzeri konulardaki geleceği.

Eğer tutumlu biriyseniz, parayı sizi özgür kılacak bir araç olarak görüyorsanız, savurgan biriyle ya da ailesi sürekli finansal budalalıklar yapan ve sonra da yakınlarından faydalanmayı alışkanlık edinmiş biriyle evlenirseniz hayatın çekilmez hale gelmesi kaçınılmaz. Hemen her ailede maddi açıdan bir kara koyun bulunur. Hemen her ailede de bu kişiye yardımcı olmaya kendini mecbur hisseden, içten içe öfke duysa da kendi birikimlerini bu kişinin borçlarına harcayan biri bulunur. Üstelik de bazı aile üyeleri için parası olanın her durumda öne çıkıp, konuyu halletmesi normal ve hatta beklenen bir davranıştır. Oysa bu çok egoistçe değil mi? Sorumluluk sahibi düzgün insanlar zorlukla tasarruf ettikleri ve geleceklerini kurmak için kenara ayırdıkları paradan neden vazgeçmeliler? Ya ileriki yıllarda sağlık sorunları olursa, veya çocukları paraya ihtiyaç duyarsa onlara kim yardım edecek?

Üstelik de bu tür durumlar birbirini çok seven eşler arasında bile soruna yol açabilir. Tanıdığım iki çocuklu bir çift vardı. Eşlerden birinin kardeşi hayatını büyük hayaller peşinde, daha büyük hayal kırıklıkları içinde ve alkolizme esir olarak yaşadı. Kardeşi onu daima destekledi. Eşi bu konuda hiçbir zaman sorun çıkarmadığı halde kardeşine yaptığı yardımların büyük kısmını eşinden gizledi. Oldukça genç bir yaşta ölen bu kişinin kardeşi de birkaç yıl içinde vefat etti. Ne zamanki banka cüzdanları elden geçirildi, dul eş o zaman eşinin kendisinden gizli şekilde kardeşine destek olduğunu öğrendi. Eşini çok seven bu hanım kendini budala yerine konmuş hissetti. Olayın üzerinden uzun zaman geçmiş olmasına rağmen bu konuda ölmüş eşine hala kızgınlık duyuyor. Eğer konu kendisiyle paylaşılmış olsa asla karşı çıkmayacağını eşinin düşünememiş olmasını hazmedemiyor. Oysa eşinin kardeşinin zor zamanlarının önemli kısmında kendisi bizzat işleri ele alıp, yardımda bulunmuş biridir.

Eşlerin birbirine sadece sevgi duyması bir evlilik için yeterli değil. Birbirlerinin yaşam tercihlerini anlamaları, buna saygı duymaları, beraberce bir orta yol bulmaları ve hayatlarını güvene dayalı yaşamaları lazım.

Bizim toplumumuzda hala flörte, evlilik öncesi birlikteliklere hoş bakılmadığı için gençler bir an evvel evlenmeyi seçiyorlar. Oysa birbirlerini tanımak için uzun bir zamana ihtiyaçları var. Evlenmeden evvel para biriktirmeli, bazı ihtiyaçlarını kendileri karşılamalı ve bütçe yapmayı öğrenmeliler. Gelecekten ne beklediklerini, hedeflerini, bu hedeflere nasıl ulaşmayı planladıklarını tartışmalılar. Sizce de öyle değil mi?

4 yorum:

Soner Hoca dedi ki...

Beklentilerini ve mutluluklarını sadece maddiyata indirgemiş bireyler, aslında hep kısa vadeli hazlar yaşadıklarının farkına vardıklarında kendilerini oldukça mutsuz ve hayatıda anlamsız görmeye başlıyorlar.

Hep başkalarına bakıyorlar ne yapmaları gerektiği konusunda...

Gazete-tv reklamlarında oynayan hayali kahramanların yeni ev veya arabaya sahip olmalarının ardından yaşadıkları 'yaratılmış mutluluklar'a bakıp "evet..bende bu evden almalıyım ki mutlu olayım" diyorlar, çevresindeki arkadaşlarının facebook'ta tag'lendiği bar gezmelerinde ne kadar 'eğlendiğini' görüp "evet..bende bi gece o bara gitmeyelim" diyorlar, dj çalıyor görünüyor, onlar eğleniyor görünüyor, eğlenemeyince vodka-redbull imdadına yetişiyor, gülemiyor, normal gülemiyor...

İçmesi gerekiyor..bazen alkolün üstesinden gelemediği mutsuzluklara, kahkahasızlıklara xanax veya daha ağır mavi-kırmızı hapları deniyor...mutsuzlar, gerçekten çok mutsuzlar...bunların bazıları evleniyor, hiçbir felsefesi olmadan..bi çocuğu kandırıyor ve evleniyor, evlenince mutlu olacaktı..olmuyor..salondaki masayı mı değiştirmeli yoksa mutfaktaki fayanslar mı mutsuzluk veriyor? Yıktırıyor, yaptırıyor...olmuyor, mutlu olamıyor...olan çoğu kez kocasına oluyor...yazık ki onunda felsefesi yok, iki felsefeness yaşıyor gidiyor işte...kavga ediyorlar, bağırıyorlar, dedikodu yapıyorlar, gülüyorlar, barışıyorlar, ağlıyorlar..geçiyor gidiyor işte..

Yani diyorum ki :) Evlenmeden önce herkesin bir felsefeye ihtiyacı var..Felsefesiz insanlar bekar da olsalar mutsuz olur ve mutsuzluk yaratırlar, evli olsalar da mutsuz olur ve mutsuzluk yaratırlar, farketmez...

Yukarıda yazdığım yazıda bazı imla hataları olabilir, tekrar okumadan gönderiyorum. Selamlar...

www.sonerhoca.com

Kubilay dedi ki...

Hak verdim.

ışıklı Yürüyüş dedi ki...

tüketim konusunda oldukça ileri bir toplumuz sanki. para konusunda ne kadar savurgan isek sevdiklerimizi ihmal konusunda o kadar savurgan,tüketim konusunda ne kadar hırslı ve hızlı isek sevdiklerimizi tüketmek konusunda da o kadar hızlıyız.amaçsız,hırslı,hızlı yaşıyoruz sonumuz hayr olsun..zaman zaman aynaya baktırdğınız için teşekkürler:)

Cuneyt Kazokoglu dedi ki...

Soner Hoca bence biraz abartmis, cok karamsar bir resim cizmis.

Bence genel olarak (bekâr olmaniza ragmen) evlilik ve finans konularina daha fazla egilmelisiniz. Bizim memlekette olaylar genelde su sekilde gelisiyor:

Cocuk üniversite bitirip is bulana kadar annesi-babasiyla oturuyor, kira vermiyor, eve (pek) bir sey almiyor. Sonra evlenip yeni eve cikiyor ve birden sudan cikmis baliga dönüyor. Buna bir de evlendigi kisi ile beraber yasama deneyiminin hic olmadigini ekleyin, ki bu konu evlenilen kisinin finansal aliskanliklarinda baslar, dis macunu tüpünü nasil siktigina kadar gider, alin size mutsuz evlilikler vs.vs.

Her seyden önce pek cok yeni evlide "ev cevirme" tecrübesi noksan. 19 yasimdan beri kendi evimi kendim ceviriyorum, 20li yaslarda memlekete dönüp arkadaslarla konustugumda bazen hayret ederdim insanlarin "gercek" dünyadan kopukluguna. Haliyle kendi baslarina bir evde oturmadiklarindan gayet normal bir durum bu.

Son derece evlilik ve aile taraftari biri olarak arzum insanlarin evlenmeden önce bir süre beraber yasamalari, bir süreden kastim da 1-2 yildan az degil. Ancak o zaman uyum ne kadar kesin olarak anlasiliyor.

Insanlar t-shirt alirken kirk defa deneyip aliyorlar, evlenirken haldur huldur evleniyorlar.