21 Nisan 2009 Salı

Nereye gidiyoruz?

Geçen akşam oturduğumuz cafede yan masadaki dört kişi çok ilgimi çekti. Genellikle etrafımdaki insanlara dikkat etmem ama bu dörtlü dikkat çekmeyecek gibi değildi. Yanyana oturan iki hanım cep telefonlarıyla konuşuyorlardı. Birinin karşısında oturan adam kitap okuyor, diğeri de bilgisayarını açmış birşeyler yapıyordu. Biz orada oturduğumuz müddetçe bu böyle sürüp gitti. Eğer cafe tıkabasa dolu olsaydı, bu dört kişinin birbirini hiç tanımayan ama yemek için beraber oturmak zorunda kalmış kişiler olduğunu düşünebilirdim.

TV, cep telefonu, PDA, notebook PC, MP3 çalar... Bunlar insanlık için gerçekten önemi olan aletler, iyi icatlar. Buna mukabil insanlığımızdan da birşeyler götürüyorlar galiba. Karşılıklı oturup muhabbet etmenin, gülüp eğlenmenin ya da birşeyler paylşmanın kıymetini yavaş yavaş unutuyoruz.

Bir grup eski iş arkadaşımla arasıra buluşuruz. Hemen herkes masaya oturur oturmaz cep telefonu ve PDA'ini çıkartıp masaya koyuyor. Yahu zaten kırk yılda bir buluşuyoruz ve üstelik her seferinde de süper vakit geçiriyoruz. Haydi cep telefonu neyse, evde acil bir durum olsa arayan olur, masanın üstünde dursun bakalım ama PDA'ye ne gerek var. Akşamın dokuzunda mail atan kişinin hemen bir yanıt beklemeye hakkı var mı? O kadar acil birşeyse zaten telefon açması daha anlamlı değil mi?

İletişim araç gereçleri geliştikçe, iletişimin anlamı da farklı hale geliyor. İnsanlar yavaş yavaş birbirlerinden kopuyorlar.

Benim ailemde akşam yemeğinin önemi büyüktür. Tüm aile biraraya gelir, hem yemek yer hem de beraberken konuşulması gerekenleri konuşur. Oysa etrafımdaki bazı ailelere bakıyorum da herkesin birlikte sofraya oturduğu akşam sayısı yok denecek kadar az. Çocuk okul ya da kurstan aç geliyor, yemek yiyip, dersinin başına oturuyor. Anne ve baba işlerinin durumuna göre her akşam başka saatte eve varabiliyor ve birbirlerini beklemeden yemek yiyebiliyorlar.

Yoğun iş ve okul hayatı ailelerin ellerinden en basit rutinlerini bile alıyor. İnsanlar hayatlarını harcayıp gidiyorlar ve farkına vardıkları zaman da genellikle çok geç oluyor. Bu aralar Your Money or Your Life kitabını okuyorum. Bu kitap uzun zamandır içimde biriken hisleri iyice su yüzüne çıkartmaya başladı. Hararetle tavsiye ederim.

2 yorum:

hicran dedi ki...

okuduğunuz kitap dikkatimi çekti ama ingilizce bilmeyenler bu durumda okuyamaz merakta ediyoruz.bu konuda yardımcı olursanız yani en azından kitabın önemli kızımlarını burda paylaşırsanız sevinirim......

T'Pol dedi ki...

Hicran Hanım benim de niyetim var bu kitabı özetlemeye ama önümüzdeki birkaç hafta çok megulüm. Mayıs ortası gibi yapmaya çalışacağım.