31 Mayıs 2008 Cumartesi

Kötü Değil...

Diyetisyen randevum iyi gitti. 2.2 kg. almış gibi görünsem de diyetisyenim bunun su olduğunu, hiç yağ almadığımı söyledi. Zaten ellerim ve ayaklarımın şiş olduğunun ben de farkındayım. Bunun sebebi son zamanlarda yoğun çalıştığım için düzensiz beslenmemmiş.

Pazara gidip bir sürü taze sebze aldım. Yarın bir plan yapıp, işyerinde doğru beslenebilmek için elimden gelen gayreti göstereceğim. Suyu atabilirsem, haftaya tartı bana daha iyi haberler verecek:)

Tasarruf tarafında ise %25'ten %23'e düşmüşüm. Çok kötü değil. Zira tatil için biritirdiğim parayı biraz aşmıştım. Bir de bu hesaba arkadaşıma verdiğim borç dahil değil. Nasılsa paramı yakında geri alacağım diye hesabın içinde sayacağım demiştim ama sonradan unuttum. Bu ay da ücretimden neredeyse hiçbirşey artmıyor. Ancak, gelecek aydan itibaren toparlayacağım.

Iyi bir gün oldu...

Yüzleşme Zamanı

Bugün benim için önemli iki konu ile yüzleşme zamanı:

1. Uzun bir aradan sonra diyetisyene gideceğim.
2. Akşam eve döndükten sonra tasarruflarımın durumuna bakıp, blogun tepesinde kaybolan sayacımı yeniden oluşturacağım.

İş değiştirme esnasında yaklaşık 45-50 gün için ücret almadım ve bir de pahalı tatil yaptım. Ama bu arada tasarruflarım da faiz getirdi. Bir arkadaşıma borç vermiştim. Henüz geri dönmedi ama nasılsa dönecek. Bu yüzden onu yok saymayacağım.

Birikmiş paramı hesaplarken Hayat Sigortası ve Bireysel Emeklilikte biriken paramı saymıyorum. Onları görmezden gelmek işime geliyor. Hani sonradan sürpriz olsun diye. Fakat Ocak sonunda Hayat Sigortam 10 yılını dolduracak ve ben de onu uzatmayıp, nakte çevireceğim. O zaman tasarruf oranımda bir anda ciddi bir sıçrama olacak.

Bu arada yabancı kişisel finans bloglarında sürekli adı geçen The Complete Tightwad Gazette adlı yayını sonunda merakıma yenilip, Amazon'dan ısmarladım. Neyse, şimdi kalkıp, diyetisyene gitmek üzere hazırlanmam lazım. Sonra da işe götürülebilecek diyet yemekler hazırlamak için alışveriş yapıp, eve döneceğim.

28 Mayıs 2008 Çarşamba

Zorunlu Tasarruf

Yok hayır, yıllarca bizden yapılan kesintilerden bahsetmeyeceğim. Yeni işime pek hızlı bir giriş yaptım. Her gün geç saatlere kadar çalışmak gerekiyor. Bu yıl zorlu bir yıl... Hal böyle olunca evden işe, işten eve para harcayacak yer olmuyor ve de zorunlu bir tasarruf döngüsüne giriliyor. Ancak bu durum dikkat etmem gereken yeme içme konusunu da baltalıyor. Hemen uygun alışveriş yapıp, yanımda yiyecek götürmeye başlamam gerek. İşte çıkan yemek pek iyi değil. Yakında ev yemekleri yapan bir yer var ama henüz pek arkadaşım yok. Yemeğe çıkacak durum da her zaman olmuyor. Sabah ve ikindi kahvaltılarımı ve meyvemi yanıma alabilirim. Hatta domates, salatalık veya zeytinyağlı gibi şeyler de götürülebilir. İki tane ufak çantam var. Özellikle yemek taşımak için. İçine ufak bir de buz kutusu attım mı, yiyecek hiçbirşey bozulmuyor.

Önemli olan hazırlamaya üşenmemek. İşte zor olan kısım bu...

Eski iş arkadaşlarımı (bundan önceki değil ondan önceki 2000-2006 arası çalıştığım yerdekileri) özlüyorum. Hala da kopmadık, görüşüp, haberleşiyoruz. Onlarla çok farklı bir sosyal ilşkimiz varmış meğer. Akşamları da sık sık çıkıp, yemeğe gider, uzun saatler sohbet ederdik. Belki zamanla burada da olur ama sanmam. Yapısı biraz daha farklı. İnsanlar daha mesafeli.

İşi hayatın merkezine koymamaki bir amaç değil, araç olduğunu bilmek gerek diyorum ama hayatımın bu kadar önemli bir kısmını kaplayan birşeyi de ister istemez önemsiyorum. Bilmiyorum...

Yerinde bir köşe yazısı...

Bugünkü Hürriyet Gazetesinde Ercan Kumcu SGK açıkları ile ilgili bir yazı yazmış. Bu konu hakikaten çok önemli ama toplumun büyük çoğunluğu durumun farkında bile değil.