7 Eylül 2009 Pazartesi

351. Yazı: Bir antika ve 3 jenerasyon

Kendi evime ilk taşındığım zaman mutfak perdesi sorun olmuştu. Pencerenin ve kapının genişliği birbiriyle uyumlu değildi ve de gönlüme göre hazır perde bulamamıştım. Ani bir kararla gidip önce perdelik kumaş sonra da bir dikiş makinesi aldım (evet hiç akıllıca ve tutumlu değil) ve tüm bilgisizliğime rağmen mutfak perdelerimi diktim. Bu yıla kadar da onları kullandım ama bu yıl çıkartamadığım bir leke nedeniyle yeni mutfak perdesi derdine düştüm.

İki yıl kadar evvel mutfak perdesini dikmek için satın aldığım dikiş makinesini anneme vermiştim, o da bana anneannemin vafatından beri kendisinin kullandığı ve anneanneme ait olan en az 70 yıllık makinesini verdi. Rahmetli anneannemin elle çevrilen eski Singer makinesinin bende pek çok hatırası var. Ben küçükken bana ve oyuncak bebeklerime pek çok güzel elbise, pijama vs. dikmişliği vardır. Anneannem ufak kumaş parçalarını bana verip, basit dikiş usullerini gösterir, bazen de bunları makinede dikmeme izin verirdi.

Makinenin hala işe yaradığını biliyordum ve tekrar gözümü kararttım. Bu sefer IKEA'dan bir hazır perde aldım, onu gerekli ölçülere göre modifiye ediyorum. (Bu tutumlu bir çözüm, kumaş almaktan daha ucuza geldi:) Makineyi çıkartıp kullanmak beni bir anda küçüklüğüme ve anneannemin kocaman mutfağına götürdü. O mutfakta geçen keyifli zamanları, birlikte yaptığımız yemekleri hatırladım. Pilav, patlıcan ve patates oturtma pişirmeyi, poğaça ve kek yapmayı o mutfakta öğrenmiştim.

Şu sıra hazır boşken dikiş becerimi biraz geliştirsem diye düşünmeye başladım. Böylece hem makine 3 jenerasyona birden hizmet etmiş olur, hem de ben yeni bir beceri kazanmış olurum. Belki yeni bir hobi olur, belki olmaz, bakacağız artık...