28 Ekim 2011 Cuma

Ericsson Telefonlar... Bir devrin sonu daha...

Bugüne kadar kendi paramla aldığım 3 cep telefonum oldu. Diğer telefonlar çalıştığım şirketler tarafından verilen farklı markalar ama ben hep Ericsson kullanıcısı oldum. Ne zaman telefon almam gerekse, ne kadar araştırıp, incelersem inceleyeyim, elim hep Ericsson'a gitti. İşte para verip aldığım telefonlar:

GH 388

W550i

W995


Halihazırda W995 kullanıyorum ve ona bundan sonra gözüm gibi bakacağım. Artık Ericsson markasının cep telefonu piyasasında bir adı olmayacak. SONY, SONY-Ericsson'u satın aldı. Tekonoloji dünyasında bir devir daha kapandı.

25 Ekim 2011 Salı

Deprem

Deprem Sigortası
Konut Sigortası
Yönetmeliklere uygun yapılmış binalar
Tehlike arz eden binaların yıkılması
.
.
.
Bugünlerde her "uzman" bunlardan bahsediyor ama Gölcük depreminden bu tarafa değişen bir şey yok. Gidin Avcılar'a bakın. Kaç bina tahliye edilmiş, yıkılmış ve yerine yenisi yapılmış. Muhtemelen hiç. Neden insanımız bu derece kaderci? Neden canımız bu kadar ucuz? Kanun koyucu koyduğu kanunu neden uygulatamıyor?

Kamu İhale Kanunu diye beşyüz kere elden geçirilip her seferinde ucubeleştirilmiş bir kanun var. Güya üçkağıt önlenecek, ihaleler şeffaf olacak, kaliteli hizmet alınması güvence altında olacak. Hadi canım sizde! O kanunu merak edip de bir okuyun. Muhakkak ilk okuduğunuzda " e ne var işte olmuş gayet güzel her kural konulmuş" diye düşüneceksiniz amma kötü niyetin olduğu hiçbir yerde kurallar delinemez değildir. Zaten millet olarak kurallara karşı çıkmayı, eğip bükmeyi erkeklik sayarız. Emniyet kemerini arkamızdan bağlar, trafik kurallarını çiğner, kaza geçirince "kader" deriz. İşin arkasındaki iki eşek kulağını unuturuz.

Yıkılan bir sürü okul, yurt, hastane, devlet dairesi var. O kanuna rağmen bunlar nasıl olabilmiş? Hangi üçkağıtçı müteahhit hangi makamı uyutmuş yahut kendine uydurmuş? Bunların yanıtını kim verecek? Ölen öğretmenleri kim yerine koyacak? Memlekete baksanız "Herkes Elhamdilüllah Müslüman!" İnşaat malzemesinden çalmak, devletin memuruna rüşvet vererek işi şişirmek, rüşvet alarak vergi vereni salak yerine koymak, binlerce insanın değişik bölgelerde ve zamanlarda canına mal olacak düzenbazlıkları yapmak hangi Müslümanın hangi vicdanına sığıyor? Bunlar kimi kandırıyor? İçinde gerçek Allah korkusu olan hiç kimse bunları yapamaz, yapamamalı.

Din konusunda yazmam zira bunun kişisel ve içselleştirilmiş bir şey olması gerektiğine, kimsenin kendi inancını başkasına dayatmaya hakkı olmadığına inanırım ama el insaf yahu! memleket olarak sahip olduğumuz büyük potansiyeli öylesine hoyratça ve salakça harcıyoruz ki isyan edesim geldi.

"Önce insan!" demeden hiç bir b.k olamayız, işte o kadar.

23 Ekim 2011 Pazar

Kötü yıl bitse...


Önce şehitlerimize ağladık ve ağlamaya devam ediyoruz, şimdi de depremde hayatını, yakınlarını kaybedenlere ağlıyoruz...

Şu kötü yıl bir bitse...