11 Nisan 2009 Cumartesi

İş Hayatına Yeni Atılacaklara - I -

Bir önceki yazıma sevgili Eko-Mühendis bir yorum bırakmış. O yorumdan yola çıkarak iş hayatına yeni atılacaklarla kendi fikirlerimi paylaşayım dedim.

Öncelikle şirketteki çaycı, odacı, temizlikçi gibi kişilerle iyi ilişkiler kurun, isimlerini öğrenin. Her zaman onlara karşı nazik ve güleryüzlü olun. Hatırlarını sormayı, işinizi gördüklerinde teşekkür etmeyi asla unutmayın, onlara emir verir gibi konuşmayın ve üstten bakmayın. Bu kişiler üzerinde bırakacağınız intiba kısa sürede tüm şirkete yayılacaktır.

Yöneticiniz ile ölçülü bir mesafede olmaya gayret edin. Bu mesafe sizin için değil onlar için konulması gereken bir mesafedir. Samimiyetin verdiği taşkınlıkla, herkesin içinde size ters laf etmelerini bu şekilde engellersiniz. İşteki ilk gününüzde yöneticinizle karşılıklı oturun ve onun çalışanlarda nasıl özellikler aradığını açıkça sorun. Siz de kendisine kendi taleplerinizi söyleyin. Örneğin, sizden iş istenirken en azından siz kendisine ve tarzına alışana kadar ilk birkaç ay, işin güzel tariflenmesini, beklenenlerin tam olarak ortaya konmasını, size yapılacak eleştirinin de mümkün mertebe başbaşayken yapılmasını istediğinizi pekala söyleyebilirsiniz.

İş arkadaşlarınızla bir süre mesafeli kalın ama bu süre zarfında onlara da kibar, güleryüzlü ve nazik davranın. Zaman içinde daha kafa dengi kimler var zaten ortaya çıkacaktır. Sizin işiniz yoksa ama iş arkadaşlarınızdan biri çok yoğunsa, içtenlikle yardım teklif edin. Sizden daha evvel işe girmiş kişilere, onların deneyimine saygınız olduğunu ve kendilerinden çok şey öğrenmeyi umduğunuzu söyleyebilir, hissettirebilirsiniz. İlk işine yeni başlayan biri rekabetten evvel işiyle ilgili öğrenebileceği her detayı öğrenmeye çalışmalıdır. Ukala bir yeni yetme olmaktan ziyade hevesli bir çaylak olmak daha iyidir.

Size verilen işi kendinizi vererek yapın. Yöneticinize gönderdiğiniz soft copy bir dosya sadece doğru bilgileri içermekle kalmamalı, görsel olarak da düzgün ve çıktı ayarları yapılmış olmalıdır. Böylece yöneticiniz çıktı almak istediğinde, doğrudan vakit kaybetmeden bu işi bitirebilir. Önemsiz bir detay gibi görünse de bu tür ufak şeyler size puan kazandırır. Yazdığınız yazılarda imla kurallarına dikkat edin ve yazım hataları yapmayın. Yaptığınız işe emek verdiğiniz, baştan savmadığınız anlaşılır olmalı. Zaman içinde işle ilgili deneyim kazandıkça, uygun gördüğünüz ekstra bilgileri veya yorumları da ayrıca ekleyebilir, sizden beklenenden daha fazlasını vermeye hazır ve hevesli olduğunuzu gösterebilirsiniz. Size yapılan uyarıları mutlaka gözönüne alın. Aynı hatayı tekrar etmemeye bakın.

Bir kişinin görüntüsü ve kişisel bakımına gösterdiği özen de fevkalade önemlidir. Ütülü ve temiz kıyafetler, temiz saçlar, dişler ve tırnaklar... Bazı okurlar "yuh artık, bu zamanda bunları kim bilmez?" diye düşünebilir ama inanın bana işyerimde ter kokan genel müdür yardımcısı da gördüm, yeteri kadar sık yıkanmadığı, muhtemelen her gün çamaşır değiştirmediği, deodorant kullanmadığı için iş arkadaşlarının arkasından konuştuğu leş gibi kokan kişiler de...
Koku konusu temizlikle ilgiliyse çözmesi gayet kolay ama hormonal bir sorun nedeniyle de olabilir. O zaman da bunun çaresi ilgili doktora görünmekle bulunabilir. Ama bana sorarsanız yurdum insanı %99 oranında kişisel bakımına ihtimam göstermemektedir. Su, sabun ve deodorant üçlüsü her sabah görüştüğünüz en yakın dostlarınız olmalıdır.

İş ortamında rekabet ve iş arkadaşları arasında çekişme ile başetme konusuna bir sonraki yazıda değineceğim. Bu arada bu konulara okurlardan da yorumlar gelirse sevinirim.

10 Nisan 2009 Cuma

En gıcık çalışan tipi...

20 yıllık iş hayatımın bir bölümünde yöneticilik yaptım ve gıcık çalışan tipini şöyle tanımlarım:

1. Temel olarak mutsuz bir karakterdir.
2. Başkasına verilen görevi daha cazip bulur. Başkalarının başarısını, iyi çalışmalarına değil, onlara verilen görevlere bağlar.
3. Yetersiz olduğu konuların farkında değildir. (Mesela uluslararası firmada İngilizce bilmeden müdür olmayı düşler).
4. Sıklıkla işe geç gelir ve erken çıkmak için de bahane üretir.
5. Diğer bölümlerin de aynı şirket için çalıştığını düşünmez, onlarla rekabet etmeye çabalar. Derdi başkalarının açığını yakalayıp, gol atmaktır ama kendisine gol atılmasını etik dışı olarak niteler.
6. İşleri yapmaktan ziyade savuşturma eğilimindedir.
7. İnsiyatif kullanmaktan özenle kaçınır ve "şöyle yapmayı düşündüm ne dersin?" şeklinde fikir sormaktansa, kolaya kaçıp doğrudan "ne yapayım?" diye sorar. Ama yine de bir gün müdür olacağını hayal eder.
8. Daima bölüm arkadaşlarını kıskanır ve huzursuzluk çıkartmaktan kaçınmaz. Yöneticisine durmadan başkalarını şikayet eder.
9. Dedikoducudur. İş arkadaşlarının özel hayatları da ilgi alanları arasındadır.
10. Eskaza yapmayı başardığı işleri övünç vesilesi yapar, durmadan böbürlenir.

Sabırlı biri değilseniz bu kişileri yönetmek gerçek bir işkencedir. Bölümde huzuru korumaya çalışmak diğer çalışanlara kötü huyların bulaşmasını önlemek için hayli maharetli olmalısınız.

6 Nisan 2009 Pazartesi

Ivır zıvır, incik boncuk...

Sizin de evinizde her dolapta ve çekmecede ıvır zıvırlar, atmaya kıyamadığınız ya da fırsat bulup da atamadığınız lüzumlu lüzumsuz tuhaf şeyler var mı? Ya da banyoda dibinde azıcık kalmış şampuanlar, saç kremleri, losyon ve sabunlar? Kilerinizde tam bir yemek yapmaya yetmeyecek kadar kalmış pirinç, bulgur, bakliyat?

Evde esaslı bir bahar temizliği gerekiyor...

Benim ev işleriyle ilgili aksiyon alabilmem için genellikle şu dört aşamadan geçmem gerekiyor:

1. Aşama: Evdeki düzensizlik ve karmaşayı fark etme ve uzunca bir süre umursamama.
2. Aşama: Düzensizliğin iyice rahatsızlık vermeye başlaması ama işin gözde büyümesi.
3.Aşama: Oflaya puflaya hiç olmazsa birini bitirme amacıyla mutfak ya da banyodan başlama ve iyiniyetle az kalmış şeyleri tüketmeye çalışma. Sarfedilen minimum efora rağmen gurur duyma.
4. Aşama: Annemin ziyarete gelmesi ve bitmez tükenmez enerjisiyle beni zorla işe dahil etmesi ve bir çırpıda tüm işlerin halledilmesi.

Bu hafta anneme gidiyorum, dönüşte büyük ihtimalle benimle Istanbul'a gelir. Bu yılın 4. Aşaması yakındır yani...

5 Nisan 2009 Pazar

Yükselme ve Daha Çok Kazanma Rehberi

Eğer ağzında gümüş kaşıkla doğanlardan değilseniz, başınızı sokacak bir yuvanızın, karnınızı doyuracak yemeğinizin olması için çalışmak zorundasınız demektir.

Tabii, her yeni çıkan elektronik oyuncağa sahip olmak, her mevsim gardrop yenilemek, müstakil evde oturmak ve her daim son model otomobiller kullanmak istiyorsanız daha da çok çalışmalısınız.

Hatta belki daha da ileri gidip ruhunuzu insafsız bir patrona satmalı, yükselmek ve daha fazla kazanmak uğruna rakiplerinizi acımasızce elimine etmek için üçkağıtçı, riyakar bir kişilik haline gelmelisiniz. Çalışkan insanları ezmeli, onların başarılı eylemlerini kendinize mal etmenin bir yolunu bulmalısınız. Çalışıyor gözükmenin en iyi yöntemlerinden biri de gerekli gereksiz uzun saatler ofiste kalmaktır. Becerebiliyorsanız, herkesten önce gelin ve kalabalıkça bir gruba mail atın ki, herkes sizin ne kadar erken ofiste olduğunuzu görsün. Sonra bir de geç vakit çıkmadan evvel mail atın. Maili attığınız grubun içinde üstünüzün, onun üstünün ve hatta mümkünse bizzat patronun olmasına dikkat edin. Böylece ertesi gün "Size dün gece 00:15'te bir mail atmıştım. Benim için önemli bir konu..." filan diye telefon açarak, ne kadar fedakar bir çalışan olduğunuzu ilgili kişilerin gözüne iyice sokabilirsiniz.

Maaş ayarlamaları öncesi hem kendiniz uzun saatler ofiste kalın hem de ekibinizi buna mecbur edin. Yapacak iş yoksa, bütçe yapsınlar, dosyaları düzenlesinler, bir şekilde meşgul gözüksünler. Lüzumsuz bir iş verip onları meşgul edemiyorsanız yuh olsun size, o zaman unutun yükselmeyi zaten!

Her fırsatta nasıl fedakarlıkla çalıştığınızdan bahsedin. Karşılığını beklediğinizi çaktırmayacak şekilde kendinizi övün. Genellikle etrafınızda bunu yutacak enayiler olacaktır. Sizinle eş konumdakilere bol bol pislik atın, yaptıklarını eleştirin ve siz olsanız onların işlerini nasıl yapardınız, ilgili ilgisiz herkese anlatın. Bu arada ailenizin ihmal edilmesi tabii ki kaçınılmaz. Eh ne yapalım? Eşinizin lüks mücevherlere sahip olması, çocuklarınızın havalı özel okullarda okuyabilmeleri ve marka giymeleri buna bağlıysa, ailece fedakarlık yapıp bu bedeli ödeyeceksiniz.

Yükselmenizin önündeki en önemli engel üstünüzdür. Sistematik bir şekilde kendisini aptal yerine düşürmesi için çalışmalısınız. Kendisine hazırladığınız ıvır zıvır detaylı raporlarda mutlaka can alıcı eksikler olmalı. Eğer akıllı ve çalışkan biri değilse ki, memlekette yükselenlerin çoğu nitelikleri ve yetenekleri ile değil, ilişkileri vasıtasıyla yükselmiştir, o detayları istemeyi akletmeyecektir. Böylece raporla ilgili toplantı esnasında kendinizi öne çıkartma ve üstünüzü budala yerine koymak için eşsiz fırsatlar yaratabilirsiniz.

Yeteri kadar sabırlı biriyseniz, bu emeklerin karşılığını mutlaka görürsünüz. Astlarınızın ya da sizinle aynı seviyede çalışanların sizi bir pislik olarak görmelerinin bir önemi yoktur. Siz yükseldiğinizde bunun hesabını nasılsa sorarsınız...