4 Nisan 2009 Cumartesi

Markalar?

Başlığa bakıp, pahalı markalardan söz edeceğimi zannetmeyin. Gündelik yaşamda içiçe olduğumuz polikarbon sulardan, makarnalara ya da deterjanlara kadar hepimizin her gün arasından seçim yaptığı markalardan söz ediyorum.

Alışveriş yaparken fiyat mukayesesi yapıyor musunuz yoksa tercih ettiğiniz markalar var mı? Eğer tercih ettiğiniz markalar varsa, durup hiç neden onları tercih ettiğinizi düşündünüz mü? Mesela hala annenizin margarinini mi kullanıyorsunuz? (Bu arada katı yağları evinizden kovun, zeytinyağı hariç yağ yemeyin diyorum).

Evde etrafıma şöyle bir bakındım. Çamaşır deterjanı konusunda tercihim hemen hiç değişmiyor. Birkaç marka var aldığım, hangisi o gün biraz daha ucuzsa onu alıyorum ama daha ucuz markaların olduğunu bildiğim halde nedense elim o markalara uzanmıyor. Hele marketlerin kendi markalarını needeyse hiç almıyorum. Sadece tuvalete dökülecek çamaşır suyu ya da evdeki temizlik işlerinde kullanılan birkaç ürünü bu ucuz market markalarından seçiyorum. Rasyonel bir sebebim yok, daha doğrusu yokmuş onu anladım.

Geçen gün ton balığı alırken, her zaman aldığım markadan sepetime attım ama sonra fark ettim ki marketin kendi adıyla sattığı ton balığı da var. Kutuya bakınca üreticinin benim her zaman aldığım markanın üreticisi olduğunu gördüm. Denemek için marketin markasını da aldım. Ciddi fiyat farkı var ama bakalım kalite farkı da var mı?

Bence marka alışkanlıklarımızı gözden geçirmeliyiz. Deterjan teknolojisinin bu kadar ilerlediği bir dönemde eğer kaynağı belirsiz, açık deterjan satın almıyorsanız markalar arasında fazla fark olacağını zannetmiyorum. Deneyip, kendi kararlarımızı kendimiz vermeliyiz, reklamların bizi etkilemesini engellemeliyiz. Ben bundan sonraki alışverişlerimde bu konuya dikkat etmeye çalışacağım, bakalım neler değişecek alışkanlıklarımda?

3 Nisan 2009 Cuma

Diyet Listeleri ve Bütçeler - II

Geçen sefer diyet listeleri ve bütçeler arasındaki benzerlikleri yazmıştım. Okurlardan da katkılar geldi. Teşekkür ederim.

Benim yıllar boyunca diyet konusunda başarısız olmamın en önemli nedeni tembel olmamdır. Egzersiz yapmak ve yemek pişirmek genellikle zor gelir. Yemek pişirmek benim için bir eğlencedir, bu yüzden onu görev haline getirmek hiç işime gelmez. Ancak, öğrendim ki temel olarak işin mahrumiyet kısmı insanları daha çok etkiliyormuş.

Bir yerlerde okuduğuma göre, bazı yiyeceklerden tamamen uzak durmak zorunda olunması, çoğu kişinin kendisini bir müddet sıkması ve sonra da zincirden boşanmışcasına yemeklere saldırması ile sonuçlanıyormuş. Bunu okuyunca, bütçe ile aradaki bağlantıyı da çabucak kurmam zor olmadı. Çoğumuzun geliri hem istediği standartta yaşamaya, hem de tasarruf yapmaya yetmiyor. Hal böyle olunca, birşeylerden fedakarlık gerekiyor ve bu da insanlarda mahrumiyet hissi yaratıyor.

Eğlenceden, giyimden mahrum olmak zorunda kalmak duygusu da muhtemelen kısa süre içinde bütçeyi bir kenara atıp, eski harcama alışkanlıklarına dönmekle sonuçlanıyor. Bunda yaratıcılığımızı öldüren ve bizi kalıplara sokan eğitim sistemimizin de kabahati var. Eğlence deyince insanların aklına çok az sayıda şey geliyor. Kendilerini eğlendirecek bir sürü şey buulabileceklerini fark dahi etmiyorlar. En basitinden TV’deki çeşit çeşit kanallarda bize eğlence programı adı altında sunulanlara bakın. Ne kadar tekdüze, ne kadar birbirine benzer, kalıplaşmış programlar! Üstelik çoğu benim için eğlendirici bile değil.

Diyetisyenim her zaman canımın çektiği birşey olup olmadığını soruyor. Eğer belli birşeyi özlemişsem, mutlaka o şeyi diyetimi berbat etmeden yiyebilmem için bir yol düşünüyor. Bütçeler için de bu tarz bir yaklaşım anlamlı olabilir.

Güzel giyinmek çok para gerektirmez, insanın eğlenebilmesi için ille bir yere gidip, avuç dolusu para dökmesi şart değildir. Farklı alışkanlıklar ya da hobiler edinmeye çalışarak da eğlenebiliriz. Basit aksesuarlarla kıyafetlerimizi zenginleştirebiliriz. Geçen yıl boyunca kullandığınız gri renkli sıkıcı boyun atkısı ve eldivenlerinize, kullanmadığınız eski bir kolyenin boncuklarından birkaç tane dikerek, yeni bir hava kazandırabilirsiniz. Bunları yapabilmek için biraz örgü, biraz dikiş öğrenmek de “eğlenceli” olabilir.

Bütçenizi yaparken eğer gerçekten mümkünse, eğlence için de para ayırın. Bu durumunuza göre belki ayda bir kez, belki 3 ayda bir kez sinemaya gitmek olabilir ama en azından kendinizi mahrum ettiğinizi düşünmezsiniz. Fakat her hafta sonu için eğlenceli bir aktivite planlayın. Evde eşinizle karşılıklı tavla oynamak, veya ailece eğlenceli birşeyler yapmak mümkün olabilir. Eski fotoğraflara bakmak, bunlardan ve eski gazete ve dergilerden kesilmiş resimlerden bir kolaj yapmak, tuz seramiği yapmak vs. gibi evdeki malzemeleri kullanarak ailenizle hoşça zaman geçirmeniz mümkün.

Para yok dışarı çıkamıyoruz diye somurtup, babanın gazeteye gömülmesi, annenin öfkeyle ev işlerine saldırması, çocukların sıkıntıdan sürekli vızırdanması ile de hafta sonu geçirilebilir. Tercih kişiye kalmış...

2 Nisan 2009 Perşembe

Kuaför'ün Krizle Başetme Yöntemi

Bakımlı bir kadın değilim. Kuaföre gitmekten nefret ederim zira birilerinin saçımı kurcalamasından hoşlanmam. Üstelik her işi başka birinin yapması nedeniyle, çıkarken dönüp tek tek bahşiş dağıtmaktan da utanırım. Eskiden gittiğim bir kuaförde bahşişleri deftere kaydettirip, hesabı ödediğiniz kişiye bırakabiliyordunuz. Bence süper bir uygulamaydı. Gözlüğümü çıkartınca zaten hiçbirşey görmüyorum, bunun üstüne dikkatsizliğim de eklenince, hangi siyah t-shirt'lü çocuk fön tuttu, hangisi saçımı yıkadı ayırdetmek imkansızlaşıyor. Ceplere bahşiş sokuşturma konusu da iyice ızdıraplı bir hal alıyor...

Neyse konumuz bu değil. Bugün kuaföre gitmem gerekti ve daha kapıdan girerken asılı ilanlardan fark ettim ki, fiyatlarını düşürmüşler. Zaten kapıda karşılarken de fiyatları düşürmüş olduklarını söylüyorlar. Burnundan kıl aldırmayan bir zincirin üyesi olan kuafördeki bu durum beni şaşırttı. Ancak, anlaşılan her hafta kuaföre gitmeyi alışkanlık haline getirmiş hanımlar kemerleri sıkmaya karar vermişler. Ben oradayken sadece 2 müşteri daha vardı ve ikisi de boya yaptırıyorlardı.

Arasıra manikür yaptırıp, kaşlarımı düzelttirmem gerekiyor. Bunları kendim beceremiyorum. Her zaman ödediğim paradan daha azını ödeyip, mesut bir şekilde eve geldim ve sonra kutusunu 12-13 TL'ye almış olduğum boyayla saçlarımı güzelce boyadım. Yıkama-Boya-Fön derken yeni ve indirimli fiyatlarla bile sanıyorum en az 50-75 TL arası birşeyi tasarruf etmişimdir. Aferin bana...

Kuaför'ün indirim yapması akıllıca birşey olmuş. Zira aslında saat ücretine vurursanız, üst düzey yöneticilerden daha iyi kazanıyor olabilirler.

31 Mart 2009 Salı

Okur Sorusu- Değişken Gelir ve Para Biriktirme

Bir okurum sormuş: "Üniversiteyi ailemin oturduğu şehir dışında okuyorum. Ailem bana her ay sabit bir harçlık göndermek yerine gerçekten ihtiyacım olduğu zamanlarda ihtiyacım kadar gönderiyorlar. Her ay ihtiyaçlarıma bağlı değişken bir miktar elime geçtiğinden dolayı bütçe yapmakta dolayısıyla para biriktirmekte zorlanıyorum. Ne yapmamı önerirsiniz?"

Öncelikle ailenizin maddi durumu önemli demeliyim. Sizi şehir dışında zorlanarak okutuyorlarsa, onlardan aldığınız harçlıktan biriktirmeye çalışmanızı önermem. En fazla acil durumlar için birkaç yüz lirayı bir kenara koymaya çalışın. Bu durumda aileden alacağınız harçlık yerine eğer dersleriniz iyiyse, küçük sınıflardan birilerine ders vermeye veya derslerinizi engellemeyecek şekilde part-time bir iş bulmaya bakın. Buradan elde edeceğiniz parayı biriktirin.

Ama eğer ailenizin maddi durumu iyiyse ve sizi okutmakta sıkıntı çekmiyorlarsa, bir aylık masraflarınızın tamamının listesini yapın. Bunun üzerine para biriktirmek için düşündüğünüz meblağı ekleyin ve her ay bu miktarda parayı ayrı bir hesaba yatırın. Yani kendinize ödeme yapın. Böylece yine gereksinim duyduğunuzda para istersiniz ama biriktirmeyi hedeflediğiniz parayı da kenara ayırmış olursunuz. Ben bütçemi bu şekilde yaparım. BES ödemelerim de o ya biriktirmeyi hedeflediğim rakamı da bütçemde gider olarak gösteriyorum. Bu sayede "ayın sonunda biriktirecek para kalmadı" sendromundan kurtuluyorum çünkü daha ayın başında zaten birikecek miktarı ayırmış oluyorum.

Bu arada okuyuculardan da katkıda bulunmak isteyen olursa sevinirim.

30 Mart 2009 Pazartesi

Dolmabahçe Fotoğraflarım




Diyet Listeleri ve Bütçeler- I

Bazı konular görünüşte fevkalade alakasız da olsa, aslında şaşırtıcı derecede benzer olabiliyorlar. Başlığı gören ne düşündü bilmiyorum ama diyet listeleriyle bütçelerin benzeştiği yönleri irdelemek istedim. Kendimce bir liste yaptım:

1. İkisi de kategorilerden oluşur.
2. İkisini de kimse yapmak istemez.
3. İkisi de mahrumiyet hissi yaratır.
4. İkisini de yazmak kolay, uygulamak zordur.
5. İkisinden de çabucak vazgeçmek genel temayüldür.
6. İkisinin de hayatımız için kritik olduğunu biliriz.
7. İkisini de her yeni yılın başında planlar, Ocak ayı bitmeden vazgeçeriz.
8. İkisi de hatalı yönlerimizi vurgular. O yüzden onları sevmeyiz.
9. İkisi de ciddiyet ve planlama gerektirir.
10. İkisi de başımız belaya girmeden aklımıza gelmez.