Ne zamandir yazacağım, fırsatım olmadı. Yıllardır “zavallı” bakalların şehrin her köşesinde açılan “kötü yürekli, şeytani” süpermarketlerden neler çektiğini dinleriz. Hükümet de bakkalların şövalyeliğine soyunup, yasa çıkartmaya hazırlanıyormuş. Efendim, süpermarketler saat 22:00’ye kadar açık olmayacakmış, 20:00 dedin mi kapanacakmış, Pazar günleri de tümden kapalı olacaklarmış. Yani bu benim gibi genellikle geç saatlere kadar çalışan, Cumartesi de yarım gün çalışan insanları mahalle bakkalına gitmeye mi zorlayacak? 3 liraya alacağım şeyi, mahalle bakkalından 5 liraya alacağım, öyle mi? Üstelik de bakkal efendinin satması işine gelen markayı alacağım, çünkü muhtemelen benim kullandığım marka dükkanda bulunmayacak. Yok ya! Bir kere serbest piyasa ekonomisinden bahsederken bu yapılmaz. Benzer şeyler Wal-Mart için de söylendi. Geçenlerde Jack ve Suzy Welch’in kitabında da okudum. Wal-Mart’in insan kaynaklari politikalarını eleştirip, bir de üstüne bakkal, nalburiye vs. gibi küçük işletmelerin kapanmasına sebep olduğunu söyleyenlere Jack Welch, eskiden sözü geçen küçük işletmelerde çalışanların da doğru düzgün hakları olmadığını, esas parayı sadece ilgili işletme sahibinin kazandığını söylüyordu. Kentin golf klübüne üye olanlar yine çalışanlar değil, işletme sahipleridir şeklinde bir saptama yapmış, hoşuma gitti. Eğer yasal düzenlemeler olmazsa hiçbir ticaret erbabı, çalışanların haklarını filan düşünmez. Karın tokluğuna çalıştırabileceği insanlar olduğunu bilse, patronlar hepimizi kapının önüne koyup, o insanları işe alırlar. Bakkal, nalbur ya da Süpermarket işletmecisi fark etmez. Bir yılı dolmadan insanları işten çıkartıp, tekrar işe alan ve böylece tazminat ödeme yükümlülüğünden kurtulan nice büyük işletme var. Mesai saatleri kanunla belirtilmiş olduğu halde personel servislerini erken getirip, geç kaldırarak, çalışma saatlerini esneten işverenler de var. Çalışan hakları başka birşey ve yasalarla güvence altına alınmalı. Hulusi Kentmen tipi patronlar yok maalesef. Neyse o ayri bir konu ama benim esas kizdigim, belli bazı işkollarına kayırıcı yaklaşımların olması.
Eğer süpermarketler daha bol çeşidi, daha ucuza sunabiliyorsa, neden bakkalları koruyoruz ki? Bu anlamsız durum yasalaşırsa, ne yapacağımı söyleyeyim. Stoklanabilecek, akıp, kokmayacak şeyleri stoklayacağım geri kalanı da sanal marketlerden internet ortamında sipariş verip, işyerimde teslim etmelerini sağlayacağım. Böylece sırf uzun saatler çalışmaktan ötürü, süpermarketin kapanışına yetişemediğim için gidip de mahalle bakkalının insafına teslim olmayacağım. Tasarruf edelim, ileride daha kaliteli bir hayatimiz olsun derken, gidip bakkaldan alisveris etmek büyük lüks olur.
Alışveriş merkezleri ve bunların içindeki süper-hiper marketler biz çalışanlar için bulunmaz nimet. Bir seferde her işimizi görüp, çıkabiliyoruz. Geçen hafta ben kuaföre gittim, kendime çorap ve kitap, bir arkadaşımın bebeğine oyuncak aldıktan sonra da süpermarketten haftalık alışverişimi yaptım ve 3 saatin içinde evime döndüm. Daha bol çeşidi ve kaliteyi daha ucuza alabiliyoruz. Alıştığımız bu rahatlığı biz tüketicilerden almaya kimin ne hakkı var? Yıllar geçtikçe belli işler yok oluyor, başka iş kolları ortaya çıkıyor. Mesela bileycilik mesleği öldü, bileyciler işsiz kaldı diye lazer tırtıklı bileylenmek gerektirmeyen bıçakların üretimini de mi bırakacağız? Ya da bakırcılar işsiz kalmasın diye alüminyum, çelik ya da teflon tencerelerden de vazgeçelim oldu olacak. Değişim ve dönüşüm kaçınılmaz. Birileri artık bunu kafalarına soksalar iyi olur.
Belki birileri de çıkıp tüketicileri örgütleyip, “Süpermarketimi rahat bırakın!” kampanyası falan yapar artık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder