2 Aralık 2007 Pazar

Ticari hale getirilmis, somurulmekte olan ozel gunler, tatiller...(2)

Gecen yazıda konuya bir girizgah yapmıştım. Bu yazı ile de toparlayayım istiyorum.

Uyanık Amerikalı tüccarlardan bizimkilere de bulaşan duygu sömürüsü fikri sayesinde insanlar daha büyük suçluluk duyup, bütçelerini aşan hareketler yapabiliyorlar. Sevgililer Gününde küçücük bir pırlanta yüzük (!?), bayramlarda bir kutu çikolata, bol bol cep telefonu ile arama, okullar kapanırken biricik cocugunuza bisiklet ya da bilgisayar vs. gibi basit görünen mesajlarla milleti gaza getiriyorlar.

Pırlanta işine benim aklım hiç ermiyor zaten. Yanlış anlaşılmasın, şöyle kallavi ve pırıl pırıl bir pırlanta yüzük her kadın gibi benim de hoşuma gider ama bunun kalitelisi ve yeteri kadar büyük olanı 100,000 USD civarında, nasıl sahip olunur? Yanlış okumadınız, hatta belki daha bile pahalıdır. Bu pırlanta denen meretin o kadar farklı kalite seviyeleri var ki, zaten en kaliteli uc-bes tipi bizim memlekete gelmiyor bile. Adeta daha madenden çıkarken kimlere ve nerelere satılacakları belli oluyor. Bizde 10,000 USD’ye satılan yüzükler dahi çok da kaliteli değil. Yani demem o ki, ufacik tefecik kalitesiz bir taş için bütçesini zorlayan insanlara yazık. Altı üstü parlayan bir taş. Üstelik satmaya kalksaniz değerini önemli ölçüde yitiriyor. Hepsi bu. Bu nasıl aşkın, sevginin ölümsüzlük sembolü olabilir ki? Yani bunu eşine ya da sevgilisine alan erkek, başkasına gözucuyla dahi bakmıyor mu, eşinden boşanmıyor mu, fırsatını elde edince aldatmıyor mu? Geçiniz. Akıllı kadın kendi adına hesap açtırıp para biriktirir, üç beş kuruşluk yüzüğe heves etmez.

Çarşıda dolanırken “hediyelik” adı altında satılan pek çok şeyin pek de bir işe yaramadığını fark ediyorum. Sırf hediye almış olmak için alınan, evde kalabalık yapan ıvır zıvır. Bloglardan anladığım kadarıyla, Amerikalıların hepsi kafayı yememiş, bazıları oturup işe yarayacak hediyeler yapıyorlar ya da biraraya getiriyorlar. Sallama çaydan hoşlanan bir büyükkanne için birkaç kutu çay ve güzel bir fincanı süslü bir paket yapıyorlar, ya da ev yapımı kurabiyeleri hediye ediyorlar, elde orulmus bir atki ya da kazak veya karsidakinin ihtiyaci oldugunu bildiginiz birseyler… Buna karşı değilim zira hem bütçeyi zorlamaz, hem de karşıdaki kişinin ihtiyaç ve alışkanlıklarını bilecek kadar ona değer verdiğinizi gösterir. Fakat bazıları için verilen hediyenin maddi değeri çok önemli. Ne kadar yazık! Karşınızdakinin içinden küfrederek ve borca batarak, pahalı ve gösterişli birşey vermesi mi, yoksa içinden gelerek sizin sürekli kullanmayı sevdiğiniz sabunlardan üç-beş tanesini en sevdiğiniz renkten ufak bir havlu ile paket yapıp vermesi mi daha iyi? Üstelik pahalı bir hediye veren kisi bu sefer karşı tarafı baskı altına almış olmuyor mu? Ya karşı taraftaki insanın maddi gücü bu hediyeye karşılık vermeye yetmeyecekse? Ah şu gurur denen illet!

Neyse, artık sadede geliyorum. Önümüz bayram, hemen arkası da yılbaşı. Şu sıralar bankalar coştu, bilmemne kadar alışveriş yapın, şu kadar puan toplayın, bu ay alın 18ayda ödeyin, size özel ihtiyaç kredisi vs. diye çığlık atıp duruyorlar. Yemeyin, gaza gelmeyin. Sevdiklerinizle birlikte olmak ya da kısa bir tatil yapmak en tabii hakkınız ama “ayağınızı yorganınıza göre uzatmak” kaydıyla.

Hiç yorum yok: