Üniversiteden mezun oldunuz ve bir iş buldunuz. Zaman içinde bölümünüzdeki iş arkadaşlarınızı ve yöneticinizi tanımaya başlayacaksınız. Temel olarak bölümünüzde şu tiplerin bir kombinasyonuna rastlarsınız:
1. Kifayetsiz Muhteris (Genç arkadaşlar için yetersiz ama hırslı kişi diye çevirelim)
2. İyiniyetli ve Çalışkan
3. Saf ve Ezik
4. Hırslı ve Zeki
Kifayetsiz Muhteris'ten uzak durun. Bunların sürekli şikayet etmeleri ve herşeyi eleştirmeleri bulaşıcı ve sinir bozucudur. Patronun Yalakası (ifade için özür dilerim) genellikle bunlardan çıkar. Bu tipler genellikle kendilerine yandaş ararlar ve yapışkandırlar. Vebadan kaçar gibi bunlardan kaçın. Benim açıdan en gıcık çalışan tipi daha evvel anlattığım gibi budur.
Hırslı ve Zeki olanın sizi kullanmaya kalkması çok muhtemeldir. Bu kişiye karşı temkinli olmakta fayda vardır. Özellikle sizin kendisiyle rekabet edebileceğinizi hissederse, sizi yakınında ve kontrol altında tutmaya çalışacaktır. Sizinle yakın dost gibi algılansa da farklı ortamlarda kendinin üstünlüğüne vurgu yapmaya özen gösterecektir.
Diğer iki tip ise size işi öğretmeye de, iyi iş arkadaşı olmaya da uygundurlar.
Bölümünüzde kıyasıya bir rekabet yaşanıyorsa ve yöneticiniz de bunu körüklüyorsa, akıntıya kapılmadan öğrenebileceğinizin azamisini öğrenmeye bakın. Böyle bir yerde yükselmeye, terfi etmeye çalışmak beyhudedir. Edindiğiniz tecrübeyi başka bir bölüm ya da şirkette kullanabilirsiniz. Akıllı bir yönetici rekabeti değil takımdaşlığı destekler. Uyumlu ve iyi bir takım kurmak ve onlarla çalışmak kendi başarısının garantisidir. Fakat, tüm yöneticiler bu yolu seçmezler; bu da onların kompleksleri ve zaafları ile ilgilidir.
Şimdiki gençlerin en büyük sorunu rekabet olayına fazla erken girmeye kalkmalarıdır. Biz (ben ve birkaç yönetici arkadaşım) buna "Süratle Genel Müdür Olma Sendromu" deriz. Çok iyi bir okuldan çok iyi bir derece ile mezun olmanız temel olarak hiçbirşey ifade etmez. Önemli olan şirkete değer katmanızdır. Bu da ancak çalışmak ve verilen işi hakkıyla ve düzgün yapmakla mümkündür. Öncelikle iyi bir takım oyuncusu olduğunuzu kanıtlamalısınız. Yeni mezun gençlerden bazılarının önemli sorunlarından biri de kendilerini çok zeki bulmalarıdır. Bu konuda hayal kırıklığına uğramaları kaçınılmaz.
Üstelik 60-65 yaşından evvel emekli olamayacağınızı biliyorsunuz. 30 yaşında Genel Müdür Yardımcısı oldunuz diyelim, sonraki 35 yıl ne yapacaksınız? Yukarı çıktıkça, seçenekler azalacak ve kendinizi tuzağa düşmüş hissedeceksiniz, iş ve özel hayat dengeniz de şaşacak. Bunları da düşünerek hareket etmenizi öneririm.
İş hayatınızın ilk 2-3 senesinde rekabet ile hiç işiniz olmamalı. Ancak çalıştığınız şirkette iyi, nazik ve çalışkan birisi olduğunuza dair bir repütasyon edinmelisiniz.
Diyelim ki, işe başladığınız bölümde büyük bir çekişme ve huzursuzluk yaşanıyor. İnsanlar kamplara ayrılmış ve birbirlerinden hoşlanmadıklarını açıkça belli ediyorlar. Bu durumda hangi tarafı tutacaksınız? Yanıt basit: Hiçbirini... Çaylak olmanın avantajını kullanıp, herkese eşit mesafede durmalısınız. Dedikodu çarkına asla kapılmayın. Zaman içinde bölümdeki sağlam kişilikleri ayırıp, onlarla yakınlaşırsınız elbet ama en başta muhakkak nötr kalın. Unutmayın yegane hedefiniz bölümde yapılan tüm işleri hakkıyla öğrenmek. İnsanlar sizi taraf olmaya zorlayabilir. Bu tür bir durumda kalırsanız, bu durumdan hoşlanmadığınızı açıkça ifade edin ve eğer fikrinizi muhakkak söylemeniz gerekiyorsa duygusal davranmayın, objektif olun. Birileri bozulsa da doğrudan yana olmak her zaman iyidir.
İşyerindeki sosyal ortamınız sadece çalıştığınız bölüm ile sınırlı değildir. Girişken olun ve diğer bölümlerle de iyi ilişkiler kurmaya ve arkadaş edinmeye bakın. Huzursuz bir bölümde taraf seçmek zorunda kalmaktansa, başka bölümlerden arkadaşlar edinip, onlarla sosyalleşmekte fayda vardır. Hem iş hayatınız ille de başladığınız bölümde sürecek değil. Etrafta çeşitli fırsatlar olabilir ve siz iş ortamında ne kadar çok arkadaş edinirseniz, o kadar bu fırsatlardan haberdar olabilirsiniz. Üstelik işin bütününü anlamak, şirketin iş yapış şeklini kavramak sizin lehinizedir.
1 yorum:
Sonsuz teşekkürler
İnanın dışarda bu soruların cevabını aramak çok zor.
Sadece cevap değil anlatım tarzınız da çok hoş.Türkçe'yi çok güzel kullanıyorsunuz.
Tekrar teşekkürler valla yani sorularıma sizden en kısa zamanda cevap gelince o kadar mutlu oluyorum ki.İnanın hiçbir yerde böylesine imkan bulamam.İnsanların blogunuzu tanımaları bundan faydalanması için elimden geleni yapacağım.
T'pol hanım sizin için yapabileceğim birşey olursa ben hep burdayım:)
Yorum Gönder