18 Aralık 2007 Salı

İnsanlar ve insansılar…

Ben bu işlerden pek anlamam antropologlar daha iyi bilir ama sanirim, insana şimdi Homo Sapien diyoruz. Bundan önceki evrelerden biri de Homo Erectus yani iki ayağı üzerinde yürüyebilen ilkel insan. Benim zannımca, insanlar hop diye hep beraber bir safhadan ötekine geçmemişler. Bazı bölgelerde şartlar daha erken gelişim için uygun olmuş fakat zamanla bu ayrımlar ortadan kalkmış…… mı acaba?

Bence hala aramızda Homo Erectus safhasını aşamamış arkadaşlar var. Evet, konuşabiliyorlar, okuyabiliyorlar ama kısıtlı. Üniversite bitirip de noktalama işareti, büyük harf vs. kullanmadan yazı yazabilen insanlar var. Buraya bir örnek koymak isterdim ama olmaz. Belki üstünden bir müddet geçerse, bir ara yazarım. Yani, ibretlik bir durum. Tabii esas bu arkadaşa ilkokul diploması verenleri bulup, bir temiz sopalamak lazım ama, yok, olmuyor işte.

Mesela bana gecen gun bir e-posta mesajı geldi. Baktım, baktım önce anlam veremedim sonra jeton düştü. Vatandaş Mart 2007’de yolladığım mesaja ancak yani, Aralik 2007’de yanıt veriyor. Yani… yazık bana be…

Öte yandan bir gerizekalı da sistemden çıkan raporun, kendi kayıtları kadar doğru olmadığını söyleyip, bununla övünüyor. Pekiyi salakçığım, o bilgileri sisteme işleyen kim? Ha? Daha komiği sonradan anladik ki, Excel tablosuna bilgi işleyince ERP sisteminin otomatik olarak onu algıladığını ve hata yaptığını sanıyor. Muhtemelen bu vatandaş sistemin böyle kendi içinde yaşayan canlı bir varlık olduğunu ve kendisi iş yapınca, sistemin de onu kendiliğinden algılayıp, o işi doğru bir şekilde kendi kendine kaydedeceğini falan zannediyor. Keşke, keşke öyle olsaydı. O zaman oturduğu vakit sandalye ile temas eden bölgesine ayak izi bırakmak için çoğumuz birbirimizi yerdik…

Sinirlenmenin faydası olmadığına karar verdikten sonra kendimi daha iyi hissedeceğimi düşünmüştüm. Öyle olmadı…

Hiç yorum yok: