18 Aralık 2008 Perşembe

Dayanıklı Tüketim Ürünleri

Adı üstünde dayanıklı tüketim ürünlerini zırt pırt değiştirmenin hiçbir anlamı yok. Bu nedenledir ki 21 yıllık bir otomatik çamaşır makinesi ve Şubat ayında 18 yaşını tamamlayacak ama hala pırıl pırıl görüntüsü olan bir televizyon kullanıyorum. Ancak bir yandan da bu iki cihazın önümüzdeki dönemde onarıma değmeyecek ölçüde bozulabileceklerinin de bilincindeyim. TV bozulursa bir müddet almamayı bile düşünebilirim. 18 yıl evvel bir ay kadar TV’siz yaşadım. İnanın çok iyi oluyor. Tepeleme yığıp da okuyamadığım kitapları bu sayede okuyabilirim. Gerçi TV’den çok Internet vaktimi alıyor galiba...

Çamaşır makinesi ise kesin bir gereklilik. Geçen hafta sonu bakalım Çamaşır makineleri dünyasında neler olmuş filan diye bayağı bir araştırma yaptım. Benimki bozulursa, almayı düşüneceğim makine 1,100-1,400 TL arası bir fiyata sahip. Çok daha ucuza makineler de var ama ben bu saatten sonra yeni makine alacaksam, A++ enerji sınıfında bir makine almayı ve mutlaka çok çok kısa programının olmasını tercih ederim. Bu gözle bakınca çok fazla seçenek yok. Olanların bir kısmı da aşırı kapasiteli 7-8 Kg. Çamaşır yıkayabilen makineler. Buna kesinlikle ihtiyacım yok zira tek başına yaşayan biri olarak zaten makineyi doldurmakta zorlanıyorum.

Neyse esas konu etmek istediğim şey bunlar değildi. Dayanıklı Tüketim ürünleri alırken nasıl davrandığımızı tartışmaya açmak istiyorum. Genellikle tüketicinin eğilimi mağaza mağaza gezip, tatlı dilli satıcıların kendilerini gaza getirmelerine izin vermek. Oysa, öncelikle hiçbir marka ve modele bakmadan o makineden ne istediğinize karar verin. Benim durumumda bu, A++ Enerji sınıfı ve çok kısa program seçeneği. Bu iki özellikten daha önemli hiçbirşey yok. Fiyat biraz daha ikinci planda. Bu özellikleri yerine getiren cihazları, markaları ve fiyatlarıyla yanyana koyar, sonra da makineleri şahsen görmeye giderim. Böylece fiyat pazarlığı öncesinde en azından hangi modelleri alacağım kafamda netleşmiştir. Satıcının beni ihtiyacım olmayan “n” tane özelliği barındıran daha üst bir modele ikna etmesini bu şekilde önleyebilirim. Ondan sonra fiyat ve ödeme koşullarını değerlendiririm.

Bu tür alışverişler genellikle sorun olur. Eşlerden biri daha rasyonel, diğeri daha duygusal takılabilir. Marka bağımlılığı ya da yan komşuyla aşık atmak derdi nüksedebilir. Ya da ucuz mal almak fikrine kapılınıp, sonra sürekli arıza ve sorun çıkartan kalitesiz üretilmiş makine ile uğraşılmak zorunda kalınır. Tavsiyem rasyonel ve mantıklı davranmayı seçmek. Sonuçta alacağınız eşya ile siz uzun yıllar geçireceksiniz. Doğru bir karar vermek ve bu karardan pişman olmamak gerek. Dedik ya bu tür mallar zırt pırt değiştirilmez!

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Elektrikli ve elektronik eşyalarda çok tecrübeliyim.Biliyorsunuz tecrübe=yenen kazıkların bileşkesi.
Bu kısa tespitten sonra şunu diyebilirim ki;
Alacağınız aletin mutlaka teknik özelliğe dayanan birçok versiyonu olacaktır.Ancak bu özellikler o kadar uzmanlık gerektiriyor ki size gösterdiği ve sipariş ettiğinizin yerine bir alt versiyonunu gönderiyorlar ve anlayamıyorsunuz.Ancak servis ile ilgili problem çıktığında farkedebilirsiniz.Ayrıca problem olduğunda firmaya ulaşmak için çağrı merkezlerinde kafayı yiyebilirsiniz.Bunu yapanlar da en saygın gözüken markalar.İsim vermekte sakınca görmüyorum.Bosch ve Tefal'den bahsediyorum.Benim başıma gelenler kesinlikle münferit değil şirket politikası.
Başınıza benzer olaylar gelirse
şikayet maillerine zahmet edip cevap bile vermiyorlar.
Yerli markalar en azından servis açısından daha duyarlılar.
Tüketicilere duyurulur.

Unknown dedi ki...

ben de yakın zaman da bir buzdolabı ve çamaşır makinesi aldım.
Ben ce Tam rekabet piyasası olgusuna en yakın sektör sanırım beyaz eşya sektörüdür.birçok marka var.Ürün özellikleri,fiyat.teknik servis vs birbirine çok yakın.

Ben özellikten(çunku aşagı yukarı aynı) ziyade fiyata ve yetkili servis odaklandım ve a+ almaya karar verdim içinde 30 dakika yıkaması 600-800-1000-1200 deviri kapsayan bir çamaşır makinesini 643 (normal fiyatı 900-1000 ytl civarında) mal ettim.

No-frost buzdolabını da bayi fiyatı 1200ytl civarında iken 803 ytl aldım.

Burada önemli olan yeni seri değil bir önceki seriyi almak çunku son 15 yılda mesela beyaz eşyada elktrik ve su tasarrufu haricinde deterjansız yıkama yapan ve ya kurutma avantajı sağlayanlar ve bir iki küçük geliştirme harici bir özellik değişimi olmadı sadece dış görünüş ve düğmelerin yeri değişti
6 yıl önce anneme aldığım modelde düğmelrin yeri ve kapağın açılma şekli hariç yine aynı konsepti aldım

yıllarca kullanırsınız demişsiniz

ama bundan 15 yıl önceki dayanıklı tüketim mallarında çin etkisi yoktu yanılmıyorsam artık bir beyaz eşyanın içerisinde çin girdisi %70 i geçti hatta daha fazla ve bundan dolayı yanılmıyorsam firmalarca 10 yıl onceki biçilen ömur artık daha da azaltılmış durumda.

A++ a gelince tamam küresel ısınma ,tasarruf ,falan ama o ürünleri yeni çıktığı için malum medya nın gazıyla sektörler özellikle dayanıklı tüketim ürünleri ve otomotiv bu alanda tıkandığı için tasarruf ayağı çekerek tasarımda da farklılaşarak bizi keriz yerine koyup çok fazla fiyat istiyor vereceğim neredeyse iki katı fiyat yerine 600+800:1400 ü bir enstrümana bağlamak
söz gelişi ürün ömrünü 10 yıl düşünecek olursak o ürünün sağlayacağı elektrik su tasarrufundan daha karlı olamaz mı?


bu arada Küresel ısınma olgusu medyada artık fazlaca eskisi gibi yer almıyor aksine krizin gölgesindede kalmış değil yoksa medya kullanılarak tasarruflu ürünleri bu şekilde dayatılarak bir çeşit ekonomik terör mü yapılıyor

nihal dedi ki...

rodrigez' e katılıyorum. firmalar dayanıklı tüketim mallarını markadan bağımsız olarak ömürlerini kısalttılar. bu tüketim çağında kimsenin işine gelmiyor uzun ömür.