7 Ekim 2009 Çarşamba

Yetişkin Olmak

Etrafımda 30'lu 40'lı yaşlarında hala yetişkin olamamış bazı insanlar görüyorum. Aldıkları ve alamadıkları kararlarda hep ebeveynlerinin izi var. Kabahat kimde? Çocuklarını bir ömür boyu koruyup kollamak gibi bir misyon edinip bunu abartan ebeveynlerde mi, yoksa aldığı eğitime ve yaşına bakmadan hala anne ya da babasının uydusu olan "çocuk"larda mı?

Bizim toplumumuzun geleneğinde çocuklara aşırı düşkünlük var. "Ben bu çocuğa elimden gelenin en iyisini verdim, okuttum, büyüttüm, hayatını kazanabilen ve kendi ayakları üstünde durabilen bir birey yetiştirdim. Bundan sonrası ona kalmış. Hayatına kendisi şekil vermeli, geleceğine sahip çıkmalı. Benden destek isterse elbette yanında olurum ama herşeye karışmam, hayat onun hayatı!" diyen kaç ebeveyn var? Doğrusu rahmetli babam yaşasaydı eminim daha müdahil bir ebeveyn olurdu. Aşırı evhamlı bir kişilik olarak ihtimal o ki hayatımıza fazlaca karışırdı. Şükür ki, annem böyle değildir. Sevgisini ve desteğini hiç esirgemeyen ama önemli kararlarda sorulmazsa asla fikrini söylemeyen, söylese bile dayatmayan biridir. Bence ebeveynler böyle olmalı.

Yakın bir dostumun bir arkadaşı 3. evliliğini yaptı. Gerekçesi de annesinin baskısı! Bu bahsettiğim kişi 40'ını aşmış, saygın bir mesleği ve parası olan bir kadın. Bu saatte hangi anne baskısı? Annesi de öyle bir anne ki, kızına 3. eşini bulduğunda(!?) kendi kocasını toplantıdan çıkartıp, müjde verecek kadar tuhaf biri.

Evlenirken evde iğneden ipliğe herşeyi eksiksiz satın alan sonra da 2-3 sene borç içinde mutsuz olan nice insanlar var. Bana yazan birkaç okurum bu konuda genellikle ailelerin baskısı ve herşeyin dört dörtlük olması talebiyle işlerin bu hale geldiğini, eşleriyle bir sinemaya gidecek para ayıramayacak kadar borca girdiklerini anlatıyorlar.

Yetişkin olmak, kendi kararlarını alabilmek, bu kararlarla yaşayabilmek,kişinin kendi hayatını kendinin yönetmesi demektir. Elbette bazı kararları alırken daha deneyimli insanlara danışmak, arkadaşlarla fikir alışverişinde bulunmak gerekebilir. Ancak günün sonunda bir yetişkin bir karar verdiğinde o karar artık kendisine aittir. Falancanın ya da feşmekanın kendisini etkilemiş olmasından yakınması anlamsızdır. Yine geçtiğimiz günlerde bir beyaz eşya alan 40'ını aşmış bir arkadaşım, kardeşi ve babasının kendisini etkileyip istemediği bir modeli seçmek durumunda kaldığından bahsediyordu. Yahu "hayır ben onu değil bunu beğendim, para benim, karar benim, ben bu modeli alacağım!" desene! (Tabii bunu daha makul şekilde ve yumuşak söylemek mümkün).Bunu demek yerine her fırsatta her tanıdığına kardeşi ve babasının bu kararı nasıl olumsuz yönde etkilediklerini anlatmayı tercih ediyor.

30'unu geçenler için artık çok geç olabilir ama gençler sözüm size: Lütfen kendinize güvenin ve hayatınızla ilgili akıllı kararlar alabilecek yetişkinler olduğunuzu gösterin. Desteksiz ayakta durabileceğinizi bunun ailenizle olan yakınlığınızla bir ilgisinin olmadığını anlayın, anlatın.

2 yorum:

Hüseyin MEÇO dedi ki...

ülkemizde yetişkin olmak zor.anneyi babayı bırakın abiniz yada ablanız bile size karışabilir.

üniversiteyi bitirseler yada bitirseniz bile bu karışma sürer.

...evleneceksiniz.hemen denir.o kız yada o çocuk sana göre değil.

başınıza buyruk olsanız toplum baskısıda gelir.

...hayat akıp gittiğinde kişiler kendi yanlış ve doğruları ile karşılaşıyor.hangisini fazla yapmışsa yaşlandığında karşısına onlar çıkıyor.

birde bakıyorsunuz sizi doğru yerlere sürüklemeye çalışanlar yanlışlar içersinde ömürlerini bitirmişler.

bomboş geldiğimiz dünya ya dopdolu veda edelim.

saygılar.

Hobilerle hayat dedi ki...

Selam Saygıdeğer T'pol.Eğer Uygun görürseniz blog listenizdeki önceki sayfam olan Tutumlu Hayatla ilgili linkin kaldırılarak yeni sayfam olan www.tutumluyuz.com a link verilmesi dileğimdir.Saygılarımla
KERAMİ ÖZDEMİR