17 Mayıs 2009 Pazar

Uzay Yolu ve ben...

Kendine T’Pol ismini mahlas olarak seçen birinin vizyona yeni giren Uzay Yolu filmini açılış günü seyretmesi gerekirdi ama arkadaşlarımla birlikte izleyebilmek için düne kadar bekledim.

Esasında tam olarak bir “trekkie” sayılmam; “Qapla” dışında Klingonca bilmiyorum, evde küçük “Enterprise” maketlerim yok, hatta bir Enterprise mürettebat t-shirt’üm bile yok. Kütüphanemde 6-7 tane Star Trek kitabım ve bir de Klingon “Day of Honor” üzerine birkaç hikayeden oluşan ansiklopedi boyutlarında bir kitabım var. Tüm versiyonlar içindeki en favori kaptanım Jean Luc Picard yani Patrick Stewart. Mumya müzesinde onun mumyasıyla çekilmiş bir resmim var. En sevdiğim film de sanırım "First Contact". Hepsi bu…

Blogumu oluştururken galiba DigiTürk’te Uzay Yolu’nun versiyonlarından biri oynuyordu ve mahlas olarak aklıma T’Pol geliverdi. Fiziken kendisine benzemeyi çok isterdim ama alaka sıfır:) hatta -5 falan da denebilir. Bazı zamanlar kendimi gerçekten uzaydan gelmiş gibi hissettiğim de oluyor hani. Vulcan'lılar kadar mantıklı olmayı da isterdim doğrusu.

Temel olarak Uzay Yolu dizilerinin tüm versiyonlarını severek izledim ve fırsat bulsam yine izlerim. Gemideki hayat tarzı tam bana göre. Kamaralarda gereksiz hiçbir şey yok. Üniforma giyildiği için giysi problemi sıfır. Herkesin görevi ve acil durumlardaki görev yerleri belli. Performansına göre rütbesi yükseltiliyor, kahramanlıkları ödüllendiriliyor. “Food Replicator” sayesinde istediğiniz yemeği birkaç saniyede hazırlatabiliyorsunuz. Şişman kimse olmadığına göre kalori içeriği filan da kontrollü olsa gerek.

Üstelik Federasyon post-kapitalist bir düzen içinde görünüyor. Yani para yok, maddi şeylere ihtiyaç yok. İnsanlığın o günleri görebileceğinden şüpheliyim ama yine de kafamı birkaç yüzyıl sonra yeniden canlandırılmak için dondurtmayı düşünüyorum. (Şaka şaka!)

Küçükken bir kere babama “keşke para diye bir şey olmasa, herkes yeteri kadar şey üretmek için çalışsa, herkese yetecek yiyecek ve iş olsa, kimse fakir ya da zengin olmasa” demiştim. Herhalde en fazla 7-8 yaşlarındaydım. Rahmetli de gülerek “Oooo bizim kız, sosyalizmi de komünizmi de aşmış!” demişti. Acaba sonra beni İşletme okumam için teşvik etmesi bundan mıdır, bilemiyorum.

Neyse film konusundaki kritiklerimi yarına sakladım. Burada okuyabilirsiniz…

1 yorum:

B. dedi ki...

Çok sevdiğimiz blog yazarımızın mahlasının anlamını öğrenmek bugüne kısmetmiş. Ha sordum ha soracaktım, çok güzel oldu bu linklerle bezeli yazınız. :-)