11 Aralık 2009 Cuma

Adalet: Bir İbret Öyküsü... (1)

Son günlerdeki intihal vakası Ekonomix'i çok kızdırdı ve işi mahkemeye taşımaya karar verdi. Bugün bununla ilgili bir yazı yazmış, yazının sonunda "Bu tür bilişim hırsızlıklarının ülkemizde yaygın olmasının en önemli nedenlerinden bir tanesi de kimsenin kimseyi dava etmemesi, Allahından bulsun demesi" demiş.

Ekonomix Amerika gibi durmadan herkesin herkesi dava ettiği 1-800-LAWYERS gibi ücretsiz telefon numaralarıyla kolayca ulaşılabilir avukatların olduğu bir "cennette" yaşıyor. Hatta orada bazı avukatların hastanelerin ACİL servis kafeteryasını müşteri bulmak umuduyla mesken tuttukları bile söylenir. Bazı avukatların duruma göre dava tazminatla sonuçlandığı takdirde para almayı, lehte sonuçlanmazsa para almamayı bile önerebildiklerini de okuduğumu hatırlıyorum.

Bizde davanın açılması ile sonuçlanması arasında çok uzun bir zaman oluyor. Bazı insanlar için dava açma masrafı, avukat masrafı ve davaların çok uzun sürmesi caydırıcı oluyor maalesef. Ancak tabii bunlar inatçı T'Pol'ü durduramadı:)

Yıllar evvel çok severek aldığım küçük bir otomobilim vardı. 1997'de 0 Km.'de almıştım. 87,000 Km'ye kadar sorunsuz kullandım ama bir gün su kaynattı. O modellerde hararet göstergesi bulunmuyor ve hararet durumunda kırmızı bir ışık yanıyor ama kırmızı yandığında benim otomobilim çoktan hararet yapmıştı. Servis'i çağırdım, alıp götürdüler. Bana hararet göstergesinin arızalı olduğunu değiştirdiklerini söylediler ve aracımı teslim ettiler.

Araç ertesi gün yine hararet yaptı, üstelik hiçbir ışık yanmadığı için otomobil fokur fokur su kaynattı, yolda kaldım. Servis'i tekrar çağırdım arabayı alıp götürdüler. Beni arayıp, silindir kapağının eğildiğini ve taşlanması gerektiğini söylediler. Yıllardır araba kullanıyorum ve ufacık otomobilin silindir kapağının ne kadar ince olduğunu gayet iyi bilirim. Onlara kapağı tümden değiştirmelerini, masrafa razı olduğumu, o esnada sık sık Istanbul-Ankara arası gidip geldiğim için yolda kalma riskini alamayacağımı söyledim. Bana taşlanmanın yeterli olacağını, riski bulunmadığını ve kapağın fazla eğilmediğini söylediler. Arabayı teslim aldığımda faturamı inceledim. 3 adet silimdir kapak contası yazıldığını görünce servis şefine bir silindir kapağına nasıl becerip üç conta taktıklarını sordum. "Pardon, hata olmuş!" deyip, faturayı düzelttiler.

Bu arada bana sinir geldi durmadan arabayı sağa çekip hararet yapıyor mu diye bakmaya başladım. Ön taraftan da daha evvel hiç olmayan şarıl şarıl bir su sesi duymaya başlamıştım. Su nerede olur? Radyatörde tabii. Bakıyorum radyatörde su seviyesi düşüyor, Servis'i arıyorum, bana "su ekleyin birşey olmaz" diyorlar. İyi de bu su nereye gidiyor? Çaydanlık mı bu altına durmadan su ekleyeyim? Artık arabada bir bidon su ile gezmeye başlamıştım.

Bu esnada İstanbul'dan aldığım iş teklifini değerlendirip, taşınmaya karar verdim ve İstanbul'a gelir gelmez, aracı hemen bir başka servise gösterdim. Bana nereye gittiğini çok merak ettiğim o suyun motor yağına karıştığını ve motorun zarar gördüğünü, yurt dışından bazı aletler getirip, motoru dağıtıp ne kadar zarar gördüğüne bakarak, tamirat yapacaklarını söylediler. En az bir ay arabasız kalacak olmam da cabası tabii. Öfkeden delirdim ve hem otomobilin ithalatçısına, hem üreticisine, hem Ankara'daki servise başvurular yaptım ama bırakın olumlu sonucu adam gibi yanıt bile alamadım.

Avukat bir arkadaşıma durumu anlattım ve dava açmak istediğimi söyledim. Bana uzun sürse bile mutlaka kazanacağını düşündüğünü söyledi.

Hikaye şimdiden uzun oldu. Arkası yarın diyorum......

2 yorum:

Editor dedi ki...

Direkt teaser bir yazi olmus, anlatsana T'Pol hikayenin gerisini, yarina kadar bekletme bizi!

T'Pol dedi ki...

:)